Konversiyon Bozukluğu
Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar sorunlarının ruhsal olduğunun farkında değildir ve istemli olarak bu belirtileri kontrol edemezler, yani belirtiler bilinçli olarak ortaya çıkmaz. Konversiyon bozukluğu çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Halk dilinde histeri olarak geçer. M.Ö. 400 yıllarında Mısırlılarda bu hastalığın belirtileri tanımlanmış ve nedeninin beden içinde dolaşan rahim olduğu ileri sürülmüştür. Konversiyon terimini ilk kullanan Freud’dur. Freud’a göre bilinç dışında bastırılmış ve rahatsızlık veren düşünceler döndürme mekanizmasını kullanmak suretiyle bu hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalık kişinin ruhsal sıkıntısının beden diliyle ifade edilmesi olarak ta yorumlanabilir.
Nedenleri nelerdir?
Konversiyon tepkisinin neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda ortaya atılan teorilerden bazıları şunlardır: psikanalitik teoriye göre konversiyon bilinç dışı çatışmaların neden olduğu sıkıntı sonucu ortaya çıkar. Başka bir teoriye göre kişi çevresi ile sözel iletişim kuramadığı durumda sıkıntısını beden dili ile ifade eder. Ortaya çıkan belirtinin anlamı “ben ruhsal olarak çok sıkıntıdayım, çok acı çekiyorum, bunu görün ve bunu önemseyin” şeklinde yakınlarına uyarıda bulunmaktır. Bu anlamın yanında yakınlarına istediğini yaptırmak, kontrolü ele geçirmek amacını da güdüyor olabilir.
Bazı bedensel hastalıklar sonucunda bu belirtiler ortaya çıkabilir. Yatkın olan kişilerde ağır bedensel hastalıkları takiben konversiyon veya somatizasyon belirtileri görülebilir. Anne, baba, büyükanne ve büyükbaba gibi yakınların ölmesi, anne ve babanın boşanması veya ayrılması gibi durumlarda kişilerde bir yakınının ölmesi gibi yas tepkisi ortaya çıkar bu yas tepkisi normal sürecini tamamlayıp çözülmediği zaman konversiyon bozukluğu ve diğer ruhsal bozuklukların görülme olasılığı artmaktadır.
Bu belirtilerin ortaya çıkması ile hastalarda birincil ve ikincil kazanç elde edilmesi söz konusudur: birincil kazanç hastanın ruhsal sıkıntısından kurtulması, ikincil kazanç ise zor bir durumdan hastalığı sayesinde kurtulma veya hasta olduğu için bazı haklar elde etmesidir.
Ortaya çıkan belirtilerin sembolik anlamları olabilir. Örneğin görmemesi gereken bir olaya tanık olan bir çocukta körlük veya işitmemesi gereken şeyleri işiten bir yetişkinde psikolojik sağırlık gelişebilir. Eski Türk filmlerinde sıkça gördüğümüz ani gelişen ve kendiliğinden iyileşen körlük ve sağırlıklar genelde bu türdür. Bu bozukluklarda ortaya çıkan belirtiler aile üyelerinde, yakın akraba ve komşularda görülen belirtileri taklit edebilir. Örneğin okul arkadaşında sara olan ve arkadaşının sara nöbetine tanık bir çocukta konversiyon bozukluğu olduğunda sara benzeri bayılmalar görülebilir. Annesinde psikolojik kökenli bayılma olan kız çocuklarında bayılma sıktır. Yine ailenin en küçük kız çocuğunda daha sık bu tür bayılmalar görülmektedir. Yapılan araştırmalarda bu hastaların yarısından fazlasında depresyon olduğu görülmüştür. Yine kişilik bozukluğuna sıklıkla rastlanmaktadır.
Belirtiler nelerdir?
Belirtiler genelde nörolojik hastalıkları taklit eder, nörolojide görülen bütün belirtiler psikolojik nedenlerle de ortaya çıkabilir. Belirtiler genelde şiddetlidir ve hastanın günlük işleri yapmasında sorunlar ortaya çıkarır. Belirtilerin uzun süre devam etmesi hastanın kol ve bacaklarında kaslarda erime ve yapışıklık gibi sorunlar ortaya çıkarabilir. En sık görülen belirtiler şunlardır:
Bayılma, sara benzeri nöbet geçirme: genelde kalabalığın olduğu yerlerde bayılma görülür. Hastalar tek başına iken bayılma pek olmaz. Bayıma sırasında kendini yaralama ve bilinç kaybı pek görülmez. Bayılma genelde uzun sürelidir. Hasta çevrede olanları duyduğunu ancak yanıt veremediğini, tüm bedenini felç olmuş gibi hissettiğini belirtir. Hastalar genelde ağlayarak kendine gelir. Kendine gelirken saldırgan davranışlarda bulunma saçını, yüzünü yolma gibi taşkınlık belirtileri görülebilir.
Bedenin herhangi bir yerinde uyuşma veya hiçbir şey hissedememe; genelde kol ve bacakta görülür. Nörolojik muayenende organik bir neden bulunamaz ve uyuşan bölge nörolojik kökenli duyu kayıplarından farklıdır.
Körlük: sıklıkla tek gözün görmemesi, iki gözde körlük, tek gözde tüp şeklinde görme bozukluğu olabilir. Göz muayenesi normaldir.
Konuşamama, hastalar kısık sesle konuşabilir. Konuşamamayı açıklayacak organik bir neden bulunamaz.
Bedenin herhangi bir yerinin hareketinde azalma veya tamamiyle felç olması (kol, bacak veya tüm bedenin felç olması olabilir): hasta bedenin herhangi bir yerinde kuvvet azlığından yakınır. Kuvvet azlığı veya kaybı genelde kol ve bacaklardadır. Nörolojik muayenede kuvvet azlığını açıklayacak bir bulguya rastlanmaz. Bazen felç bir koldan diğerine geçip yer değiştirebilir.
Bedenin herhangi bir yerinde titreme (tremor) veya istemsiz beden hareketleri görülebilir. Bu hareketlerin nörolojik kökenli hareket bozukluklarından ayrılması gerekir.
Duruş bozuklukları: hastalar ayakta duramaz ve yürüyemezler, özellikle izlendiklerini anladıklarında belirtilerde artma görülür. Bazen duruş ve yürüyüşün normale döndüğü sonra tekrar bozulduğu görülebilir.
Hastalar genelde hastalıklarına karşı kayıtsızdır. Güzel aldırmazlık (la belle indiffence) hastalığın önemli belirtilerinden biridir. Hasta belirtilerinden bahsederken sanki başkasının hastalığından söz ediyormuş gibi kayıtsız kalmaktadır.
Belirtiler genelde bedenin sol tarafındadır. Her türlü ruhsal rahatsızlığın beraberinde bu hastalık görülebilir, nadir de olsa şizofreni hastalarında da görülebilmektedir. Nörolojik tanının olması durumunda yine bu tanı konamaz. Altta yatan bedensel bir hastalık varsa bu belirtiyi açıklıyorsa konversiyon bozukluğu veya somatizasyon tanısı konamaz. Belirtilerin ruhsal sıkıntı ile ilgili olduğu gösterilmelidir. Alkol ve madde kullanımına bağlı ortaya çıkan belirtiler konversiyon bozukluğu olarak tanımlanamaz. Belirti sadece sürekli ağrı ise konversiyon bozukluğu olarak tanımlanamaz. Yine belirtinin bilinç dışı olması gerekir. Eğer belirti hastanın kendi istemi ile ve bilinçli olarak ortaya çıkıyorsa başka ruhsal hastalıktan söz edilir.
Sıklığı nedir?
Batı ülkelerinde nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen yurdumuzda sık rastlanmaktadır.
Toplumda ne sıklıkta olduğu tam olarak bilinmemektedir, ancak kadınlarda erkeklere oranla 2-3 kat fazla görülmektedir. Her yaşta görülebilir, çocuklarda da nadiren görülebilir, sıklıkla ergenlik ve gençlik döneminde ortaya çıkmaktadır. 10 yaşın altında ve 35 yaşın üstünde seyrek görülmektedir. Ancak araştırmalar 50-60 yaşları arasında hastalığın görülme oranının tekrar arttığını göstermektedir. Çocuklarda dayak ve cinsel taciz hastalığın görülme oranını artırmaktadır. Yine anne ve babasında ağır bedensel hastalık veya ağrı şikayeti olan çocuklarda hastalığın görülme oranı artmaktadır. Düşük sosyoekonomik seviyede, eğitim düzeyi düşük ve ekonomik durumu zayıf kişilerde daha sık rastlanmaktadır.
Ayırıcı tanı için yapılması gereken tetkikler nelerdir?
Tanı konabilmesi için ayrıntılı fiziksel muayene ve gerekirse kan tahlili, EEG, röntgen veya tomografi gibi ileri tetkiklerin yapılması şarttır. Bazı araştırmacılar hastalığın pekişmesini önlemek için ayrıntılı tetkik yapılmasını önermemektedir. İlk yapılması gereken ayrıntılı öykü almaktır. Belirtiye göre yapılması gereken tetkike karar verilir. Örneğin bayılma yakınması olan bir hastaya EEG çekilmesi ve kan tahlillerinin yapılması gerekir. Gözleri görmeyen bir hastada göz muayenesi, gerekirse bilgisayarlı tomografi veya MR gibi ileri tetkikler yapılabilir. Tanı konmadan önce belirtiye göre hastanın nöroloji uzmanı, göz uzmanı, KBB uzmanı gibi değişik uzmanlık alanları tarafından değerlendirilmesi şarttır. En son danışılması gereken yer psikiyatridir.
Tedavi nasıl yapılır?
Hastalar sıklıkla stres yaratan bir durumu takiben gelişen bayılma, dil tutulması gibi yakınmalarla acil servislere başvururlar. Bu yakınmalarla başvuran hastalarda belirtiler aksi ispat edilene kadar nörolojik bir hastalık olarak görülmelidir. Hastanın ayrıntılı öyküsü alınmalı, nörolojik ve fiziksel muayenesi yapılmalı gereken radyolojik ve biyokimya tetkikleri tamamlanmalıdır. Organik bir neden bulunmadığı taktirde ortaya çıkarıcı stresör öyküsü ile birleştirerek psikiyatri hekimine danışılmalıdır. Organik bir hastalık bulunmadığında psikiyatrik hastalık olduğu düşünülüyorsa tedavisi acil değildir. Acil serviste psikiyatrik tedavi bu hastalar için söz konusu değildir. Tedavi atağı takiben poliklinik şartlarında gerçekleştirilir. Bu hastalarda hastalığın pekişmesini önlemek amacıyla ailenin ve çevrenin dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. Kişinin iradesi dışında gelişen bu hastalık hastaya bazı kazançlar getirmektedir. Hasta bu hastalık sayesinde yapması gereken bazı yükümlülüklerden kurtulabilmekte veya bazı haklar elde edebilmektedir. Bu tür kazançlar hastalığın pekişmesine, tekrarlamasına sebep olmaktadır. Bu da tedaviyi güçleştirmektedir. Yapılması gereken hastaya hastalığı nedeniyle bazı haklar tanımamak ve hastalık öncesi nasıl davranılıyorsa aynı tutumu devam ettirmektir. Stres sonrası bayılan ve bunun psikolojik kökenli bayılma olduğu doktor tarafından onaylanan bir hasta aile ortamında bayıldığında onu sakin bir odaya alıp yalnız bırakmak hastaya daha iyi gelecektir. Yurdumuzda bu tür hastalara soğan koklatılır, kolonya ile elleri ve yüzü ovulur, çevredeki herkes hastanın başına toplanır. Bu hastaya yardımcı olmak yerine stresini daha da artırmaktan başka işe yaramaz. Tedavinin kısa sürede başarıya ulaşması için ailenin doktorla işbirliği içinde olması şarttır.
Değerlendirme sonrası ilaç tedavisi, psikoterapi önerilebilir. Bazı hastalarda belirtiyi yorumlamak ve ortadan kaldırmak amacıyla hipnoz denenebilir. Ancak altta yatan sorun düzeltilmediği sürece bir belirti hipnozla ortadan kalksa da yerini başka bir belirti alacaktır.
Klinik seyir nedir?
Bu belirtiler nedeni ile hastaların aile, iş ve sosyal yaşamlarında sorunlar ortaya çıkar ve performanslarında düşme görülür.
Pek çok hastada belirtiler zamanla kendiliğinden kaybolur. Belirtilerin kolayca ortadan kalkabilmesi için öncelikle hastanın ikincil kazançlarının ortadan kaldırılması gerekir. Örneğin psikolojik kökenli bayılması olduğu için evde iş yaptırılmayan, her istediği yerine getirilen bir genç kızda belirtinin kolayca ortadan kaldırılması beklenemez. Bu hastalarda hastalığın kalıcı olmaması için hastalığın hastaya kazanç sağlamasını önlemek gerekir, bunun en iyi yolu da hastalık öncesi hastaya nasıl davranılıyorsa aynı şekilde devam etmektir. Tedavide ailenin doktorla işbirliği içinde olmasının tedavinin başarısı açısından büyük önemi vardır. Belirtilerin aniden ortaya çıktığı durumlarda, o dönemde kişi ağır stres altında ise ve belirtiler bu nedenle ortaya çıkmışsa, altta yatan başka psikiyatrik hastalık veya bedensel hastalık yok ise sonuç genelde iyidir. Hastaların %25 inde ise tedaviye rağmen belirtiler devam edebilir. Konversiyon hastalarının 1/3’ünde bayılma belirtilerinin yanında bedensel belirtiler de olur ve bu belirtiler somatizasyon bozukluğu olarak adlandırılır.