İSLAM’DA KADIN
İlhamını ilâhî kaynaktan alan Hz. Muhammed (S.A.V.) Müslümanlara yalnızca din ve ahiret hayatı hakkında bilgiler vermekle kalmadı, şahsî ve sosyal hayatlarında uymaları gereken kuralları da öğretti. Daha uyumlu ve daha mutlu bir aile hayatı için, aile fertlerinin görev ve sorumluluklarıyla kadın haklan konusunda, daha önce hiçbir kanun koyucunun faaliyetleri arasında yer almayan yeni hükümler ve düzenlemeler getirdi.
İslâm’a göre, Allah’ı anmak, O’ndan yardım ve aff dilemek güzel şeylerdir ve tavsiye edilir. Ne var ki, bunlar iyi bir Müslüman olmaya yetmez, kişiyi, ailesine, yakınlarına ve öteki hem cinslerine karşı yükümlü olduğu görevlerden muaf tutmaz. Kur’ân’da iman, ibadet ve ahlâk konularıyla birlikte aile, hukuk ve iktisat konularına da yer verilir. Dinle ügili olsun veya olmasın, Kur’ân’da yer almış bulunan her şey dinî bir özellik taşır, kendi içinde bütünlük arzeden İslâm sisterninin belli bir ünitesi kabul edilir.
Kadının, İslâm’daki yerini, diğer medeniyet ve hukuk sistemlerindeki yeriyle mukayese etmek, aradaki farkı veya tezadı yakından görmek arzu edilirse, bunun için sırf münferit olay ve âdetlerin değü, bütün yön ve sonuçlarıyla birlikte sistemlerin karşılaştırılması gerekir (1).
Şunu da belirtmek yerinde olur ki, sosyal gelişme ve değişmelerde ideoloji ve inançların, özellikle dinlerin önemli rolü olmuştur. Toplumlar inanç ve zihniyetlerden kuvvet alarak yaşamışlar, onların yönlendirdiği istikamette büyük medeniyet hamlelerine girişmişler ve gelişme göstermişlerdir, inançları ihtiyaçlardan, ihtiyaçları faaliyet alanlarından soyutlamak mümkün değildir.
Sosyologlar toplumdaki değişmeyi tanımak için, onun en küçük ve temel birimi olan aile yapısmdaki değişmeden işe başlamak gerektiği görüşündeler. Aynı görüşten hareketle, islâm’ı aile yapısında, kadının verini, onun hak ve görevlerini, yani islâm aüesinin özelliğini tanımak için ailenin tarih içinde geçirdiği evrimi ve aldığı farklı şekilleri kısaca görmek gerekir.