HAREZMŞAHLÂR DEVLETİ
Harezm, Ceyhun nehrinin aşağı mecrasının her iki tarafında bulunan ülkeye verilen isimdir. Eski ananeye göre buraya tayin edilen valilere ‘”Harezmşah” unvanı veriliyordu. Harezmşahlar, Selçuklular zamanından itibaren ve 1077-1231 tarihleri arasında hüküm süren bir Türk devletidir.
Kadınlar Harezmşahlar Devleti’nde siyasî hayatta önemli rol oynamışlardı. Adı geçen devlet hükümdarlarından İlArslan (1156-1172) öldüğü zaman, çocukları arasında taht mücadelesi başladı. O öldüğü sırada büyük oğlu Tekiş, Cend şehrinde vali olarak bulunuyordu. Küçük kardeşi Sultanşah’ın annesi Melike Terken bu durumdan istifade ederek oğlunu tahta oturturken, devletin idaresini de kendisi yürütmeye başlamıştı.
Ancak Tekiş bu durumu kabul etmeyerek komşu Karahıtaylar Devleti’nden yardım aldı ve Harezmşahların merkezi Gürgenc’e doğru ilerledi. Terken Hatun ve Sultan-şah bu Karahıtay ordusuna mukavemet edemeyeceklerini anlayarak Harezm’i terk ettiler. Böylece Tekiş,Harezmşahlar Devleti sultam oldu (1173).
Ancak Sultan-şah ve annesi Terken Hatun, Harezmşahlarm arasındaki anlaşmazlıktan yararlanmak isteyen Horasan hakimi Müeyyed Ay-Aba ile birleştiler ve daha sonra Harezm’e doğru yürüdüler. Sultan Tekiş ani bir hücumla Müeyyed Ay-Aba’yı mağlup ederek öldürdü. Terken Hatun ve Sultan-şah ise bu hücumdan sonra Dihistan’a kaçabilmişlerdi. Tekiş ise onların peşini bırakmadı ve Dihistan’ı zapt ederek Terken Hatun’u ele geçirdi, neticede Terken Hatun iktidar hevesi yüzünden hayatından oluyor ve Tekiş tarafından öldürülüyordu (1174).
Harezmşahlar Devleti’nde siyasî hayatta birinci derece rol oynayan kadınlardan en önemlisi Tekiş’in eşi Terken Hatun’du. Terken Hatun aslen bozkır Türk prenslerinden birinin kızı idi. Tekiş ile evlendikten sonra akraba Türk boylarından bir kısmı da onunla beraber Harezm’e gelerek buraya yerleştiler. Terken Hatun bu zümreyi daima himaye etmiş ve onların Harezmşahlar Devleti içinde kudretli bir askerî sınıf olmalarına imkân sağlamıştı. Tekiş’in 1200 tarihinde ölümünden sonra yerine Kutb ed-Dîn Muhammed geçti. Bu devrede Terken Hatun ön plana çıkmış ve oğlu Kutb ed-Dîn Muhammed kadar devlet idaresinde nüfuz sahibi olmuştu. Nitekim Gurlularım Harezm’in başkenti Gürgenc’i muhasarası sırasında (1204) ve daha sonra akrabasından Kezlik’in isyanının bastırılması ve adı geçen asinin öldürülmesinde (1208), Terken Hatun birinci derecede rol oynamıştı. Diğer taraftan Moğol hükümdarı Çingiz Han Harezm üzerine yürümeye hazırlandığı sırada, Terken Hatun ile oğlu Sultan Muhammed arasındaki iktidar anlaşmazlığından yararlanmak istedi. Terken Hatun elindeki büyük kudret ve orduya rağmen Moğol ordusu ile bir mücadeleyi göze alamayarak Gürgenc’i terk etti. Bu sırada Sultan Muhammed’in kadınlarım ve küçük çocuklarım, yani haremini de beraberinde almıştı. Ancak Terken Hatun ve beraberindekiler Moğolların elinden kurtulamadılar ve sığınmış oldukları Mazenderan’ın kalesinde onların eline esir düştüler (1220). Daha sonra Terken Hatun ve sultanın kızları Çingiz Han’m sarayına götürüldüler.
Terken Hatun’un devlet içindeki kudreti ve esir düştükten sonraki durumunu en iyi şekilde Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu tarafından yazılmış olan “Harezmşahlar Devleti Tarihi “nde ifade edilmiştir. “Terken muazzam Harezmşahlar İmparatorluğu’nun idaresi ve siyasetinde hemen hemen Harezmşah’la ayın derecede nafiz diğer bir hükümdardı. Bazı ahvalde hatta oğlundan da ileri idi. Sultanın emirleri veya fermanları Terken’in müdahaleleriyle bozulur, hiç kale alınmaz olurdu. Bir kelime ile Valide Sultan imparatorluk iç ve dış işlerinin tedvir ve tanziminde oğlu ile ortak durumda idi. Sultan Celâl ed-Dîn zamanında Terken Hatun, Cengiz Han’ın Karakurum’daki sarayında idi. İhtiyar Valide Sultan’in oradaki durumu o derece sefilâne bir hal almıştı ki, günlük yiyeceğini bile Cengiz Han’ın sofrasının artıklarından bizzat gelerek toplamak suretiyle temine mecbur bulunuyordu”. Terken Hatun için o şa’şaah günler artık geride kalmış ve perişan bir durumda ölmüştü (H.630/M.1232:33i).