Hamilelikte Var Olan Rahatsızlıklar
Epilepsi: Eğer epilepsiniz (sara) varsa hamile kalmaya çalışırken ve hamilelik süresince yakından takip edilmeniz gerekmektedir. Bazı antiepileptik ilaçlar (özellikle sodyum valproat ve karbamazepin) bebekte kalp ve organ bozukluları, zekâ geriliği, yarık dudak ve damak gibi anormalliklere neden olabilir; yapmanız gereken ilacınızı değiştirmektir. Doktorunuz almanız gereken en iyi ilacı söyleyecektir. Hamile kaldıktan sonra size uzman nezaretinde bir ultrason yapılarak fetal anormallik olup olmadığına bakılacaktır. Hamilelik antiepileptik ilaçların vücutta metabolize edilme şeklini değiştirebilir ve epilepsi nöbeti geçirmemeniz için ilacın dozunun artırılması gerekebilir. Bazı antiepileptik ilaçlar folik asit oranınızın düşmesine neden olur, bu yüzden bebeğinizde SPINA BIFIDA gibi nöral tüp defekderi görülme riskini en aza indirmek için hamile kalmaya çalışırken ve hamileliğin ilk 12 haftasında folik asit takviyesi almanız gerekebilir. Hamile veya yeni doğum yapan bir kadında nöbet görülmesi durumunda kişinin yakından incelenerek nöbetin epilepsi mi yoksa eklampsi kaynaklı mı olduğu belirlenmelidir. Emzirmek güvenlidir ama bazı ilaçlar (fenobarbiton ve primidon) bebekte sakinleştirici etki yapabilir.
Diyabet (şeker hastalığı): Hamilelikte iki çeşit şeker hastalığı vardır: Kişide daha önceden bulunan diyabet mellitus ve Gestasyonel Diyabet (hamileliğin sebep olduğu). Diyabet mellitus nüfusun yüzde 3’ünde görülür. Hamilelik genellikle hastalığı şiddetlendirdiği için, anne ve bebekte diyabetik hamileliğe bağlı çıkabilecek komplikasyonları en aza indirgemek amacıyla doğum öncesinde özel bakım gerekmektedir. Önceden şeker hastalığı bulunan kadınların hamile kalmadan önce kan şekeri oranlarını en uygun şekilde kontrol ettirmeleri gerekir. Hamile kalma ve embriyogenez sırasında meydana gelen hiperglisemi, düşük riskini artırır. Kalp, iskelet ve nöral tüp defekti gibi önemli fetal anormalliklere neden olur. Hamile kalmayı planlayan şeker hastası kadınlara yüksek dozda folik asit takviyesi verilmeli ve ilaçlar ikinci üç aylık evreye kadar alınmalıdır. 20. haftada fetal anormallik olup olmadığına bakmak için bir ultrason daha yapılır. Annenin şeker oranları hamilelik süresinde düzenli olarak ölçülmelidir çünkü ensülin geçmese bile, annede bulunan glikoz plasentaya geçer. Eğer şekeriniz ağızdan alman hipoglisemik ilaçlarla kontrol altına almıyorsa, ensülin enjeksiyonuna geçmeniz gerekebilir. Haçlar ensüline oranla daha uzun süre etki ettiği, daha zor tahmin edilebilir olduğu ve plasentaya geçtiği için, hamileliğin getirdiği etkenler, kandaki şeker oranının sadece ilaçlarla kontrol edilmesini zorlaştırır. Annedeki hiperglisemi fetüsün pankreasında fazladan ensülin salgılanmasını tetiklediğinden, makrozomi (büyük bebek), polisitemi (alyuvar sayısının artması), akciğerlerin iyi gelişememesi ve yeni doğan bebekte hipoglisemi, sıkıntılı solunum sendromu, sarılık ve vücut ısısını kontrol edememe gibi bozukluklara neden olabilir. Rahimde düşük veya yüksek seviyede kan şekerine maruz kalan bebekler rahim içi ölüm ve ölü doğum riski altındadır. Bebeğin gelişimi ve sağlık durumu, düzenli olarak takip edilmelidir. Diyabetik annelerin bebeklerinde gelişme sorunu olduğunu bilmek önemlidir.
Şeker hastalığı olan kadınlarda hamilelik kaynaklı yüksek tansiyon, preeklampsi, polihidramniyoz, idrar yolu ve vajinal mantar enfeksiyon görülme olasılığı daha fazladır. Hamileliğin son dönemlerinde kan şekeri oranının istikrarlı olabilmesi için annenin dikkatli beslenmesi ve insülin seviyesinin düzenli olarak ayarlanması gerekmektedir. Kendi kan şekerinizi nasıl ölçeceğinizi öğrenmeniz ve idrarınızda keton olup olmadığını kontrol etmeniz istenecektir. Yeni doğan yoğun bakım imkânlarının bulunduğu bir bölümde yapacağınız doğumun zamanı, annede veya bebekte komplikasyon olup olmamasına bağlı olarak belirlenecektir. Doğum sırasında damardan insülin verilmesi gerekebilmektedir.
Astım: Hamile kadınların yaklaşık yüzde 3’ünde astım belirtileri görülmektedir ama hamile kadınlarda da bir çeşit nefes kesilme problemi yaşandığı için astım belirtileri gözden kaçabilir. Astımı genellikle yiyecek, kimyasal, toz, polen ve duman alerjileri tetikler veya hastalık viral göğüs enfeksiyonunu takiben ortaya çıkar. Hamile kadınlar olabildiğince bu gibi tetikleyicilerden uzak durmaya çalışmalıdır. Annede kortizon üretimi arttığı için hastalığın hamilelikte düzelme eğilimi vardır. Inhale steroidler ve bronkodilatör gibi ilaçlar fetüsü etkilemez ama hamilelikte oral yolla steroid alması gereken kişilerde PREEKLAMPSİ, bebeklerindeyse rahim içi gelişme geriliği görülme riski yüksektir. Doğumda damardan steroid ile birlikte ağrı dindirici olarak entonoks veNepidural verilmesi en iyi seçenektir, ileride bebeğin alerji (atopi) olma riskini azalttığı için emzirme teşvik edilir.
Inflamatuvar (iltihaplı) barsak hastalığı: İnce barsakta (Crohn hastalığı) ve kalın barsakta iltihap (ülseratif kolit) genellikle kan ve mukuslu şiddetli ishale ve karın ağrısına neden olur. Annede steroid hormon oranlan arttığı için bu belirtiler hamilelikte geçebilir. Hamilelikte en az oranda steroid ilacı almanızı sağlamak için belirtiler kontrol altına alınana kadar hamile kalmamanız tembihlenecektir. Bu hastalığa sahip kişilerde ameliyat sonrası komplikasyon görülme riski çok daha fazla olduğu için vajinal doğum tercih edilmektedir.
Kalp hastalığı: Hamilelikte annede kalp hastalığı gelişmesi yaygın değildir ama hastalık, potansiyel olarak çok ciddi olduğu için kişi uzmanların bulunduğu özel ünitelerde tedavi edilmelidir. Eskiden hamile kadınlarda kalp hastalığına neden olan asıl sebep romatizmal kalp hastalığıydı, ama günümüzde buna çok nadir rastlanmaktadır. Günümüzde, çocukken doğuştan kalp hastalığı nedeniyle ameliyat olan ve çocuk sahibi olma yaşına erişen kadınların sayısı çok fazladır. Bu kişilerin ortalama yaşam süresinde meydana gelen önemli gelişmeler, pek çok kadının başarılı bir şekilde hamile kalabilmek için yardım talebinde bulunduğunu göstermektedir. Ani kan kaybını önlemek, tansiyonu kontrol altında tutmak, doğumun ikinci evresinin kısa sürmesini ve doğumun antibiyotiklerle atlatılmasmı sağlamak önemli rol oynayan noktalardır.
Esansiyel hipertansiyon: Hamile kalmayı planlıyorsanız daha önceden var olan yüksek tansiyonun (esansiyel hipertansiyon) iyi bir şekilde kontrol altına alınması gerekmektedir. Eğer hamileliğin başında tansiyonunuz yüksekse, PREEKLAMPSİ ve böbreklerde tahribat gibi ciddi problemlerle karşılaşma riskiniz artar. Bazı hipertansiyon ilaçlarının hamilelikte kullanılması uygun değildir bu yüzden hamile kalmayı planlamadan önce veya hamilelik testiniz pozitif çıkar çıkmaz doktorunuza danışmanız gerekmektedir.
Böbrek hastalığı: Bazen böbrek hastalığı, böbreklere binen fazladan filtre yükü, YÜKSEK TANSİYON ve PREEKLAMPSİ gibi ek sorunlarla tetiklenerek ilk kez hamilelikte ortaya çıkar. Önceden böbrek hastalığı olan kadınlar, hamileliğin böbrek fonksiyonlarım bozabileceğini ve diyalize ihtiyaç duyulmasına neden olabileceğini anlamalıdır. Eğer hastalık ilerliyorsa bir an önce hamile kalmakta fayda olacaktır. Hastalık tekrarlıyorsa hamile kalmadan önce hastalığın gerilemesini beklemek iyi olabilir. Hamilelik öncesinde alacağınız danışmanlık sırasmda, ilaçların bebek ve annenin doğurganlığına yönelik riskleri, erken ayarlama yapma, ilaç değişimi, sıkı tansiyon kontrolü ve kadın doğuma ilişkin (erken doğum, preeklampsi, rahim içi gelişme geriliği) karşılaşabileceğiniz diğer sorunlar hakkında ayrıntılı bir şekilde görüşülmesi gerekmektedir. Başarılı bir böbrek nakli geçiren kadınlar yardım alarak başarılı hamilelikler geçirebilmektedir. Immunosüpresif ilaçlar fetal anormallik riskini artırmaz ama sezaryen erken doğum olma ihtimali doğurur. Böbrek nakli olan kadınlarda hamilelik sonrasında vücudun organı reddetme riskinin büyük ölçüde arttığı görülmektedir ve kadınlar bu konuda uyarılmalıdır. Bu tür hamilelikler, kadın doğurucuları ve ürologları içeren bir ekip tarafından yakından incelenmelidir.
Otoimmün bozukluklar: Otoimmün veya bağ dokusu bozukluğu bulunan kadınlar için geliştirilen tedaviler, hamile kalma girişiminde bulunan kadınların sayısında büyük artışa neden olmuştur. Sistemik lupus eritematozus, böbrekleri, cildi, eklemleri, sinir sistemini, kanı, kalbi ve akciğerleri etkileyen bir multisistem hastalığıdır. Annede görülen belirtiler hamilelikte ve doğum sonrasında gerileyebilir ve eğer anne anti Ro veya La antikoru taşıyorsa, bebekte doğuştan kalp bloğu ve neonatal lupus görülme riski vardır. Antifosfolipit sendro-munda, kardiyolipin antikorları veya lupus antikoagülan bulunması TEKRARLAYAN DÜŞÜĞE, ileri dönem hamilelik komplikasyonlarına ve annede TROMBOZ görülme riskinin artmasına neden olur. Aspirin ve heparin ile yapılan tedavi, hamileliğin sonucunu olumlu şekilde etkilemektedir. Sistemik skleroz hastası olan kadınlar, hastalığın kalp, akciğer veya böbrek gibi organlarda görülmesi halinde ciddi hamilelik komplikas-yonları riski altındadır. Romatoid artrit genellikle hamilelikte iyileşme gösterir ama doğum sonrası dönemde sıklıkla nükseder. Bağ dokusu hastalığı görülen hamileliklerde, PREEKLAMPSİ, RAHİM İÇİ GELİŞME GERİLİĞİ, PLASENTA AYRILMASI ve prematürite riski arttığı için, doğum öncesinde multidisipliner bir ekip tarafından özel inceleme gerekmektedir, hastalık pek çok kadının hamilelik boyunca almayı sürdürdüğü steroid ilaçlar nedeniyle şiddetlenebilir.
Tiroit hastalığı: Eğer az veya çok çalışan tiroitten şikâyetçiyseniz, tiroit foksiyonlarmız kontrol akma alınana kadar hamile kalmanız mümkün olmayacaktır. Tiroit hastalığına sahip olan kadınların hamilelik döneminde çok yakından incelenmesi gerekmektedir, çünkü hamilelik belirtileri tiroit belirtilerini gizleyebilir. Eğer tiroit için ilaç alıyorsanız, hamile kaldığınızda doktorunuz başka bir ilaç almanızı önerebilir ve ilacın dozu hamileliğin ilerleyişine göre ayarlanır. Bebekte görülen hipotiroit, kretinizme (ciddi bir zekâ geriliği türü) neden olur, bu yüzden ingiltere’de tüm bebeklere doğumdan sonraki ilk hafta içerisinde Guthrie testi yapılır.
Akne: Akne ciddi bir sorun olmamasına rağmen, akne tedavisinde kullanılan ilaçlar (A vitamini ve tetrasiklin) doğmamış bebekte ciddi anormalliklere neden olabilir ve hamile kaldıktan sonra kullanmamakdır. Eğer aniden hamile kaldıysanız paniklemeyin ve derhal tedaviyi durdurun.
Psikiyatrik bozukluklar: Hamile kadınları etkileyen ruh sağlığı sorunları psikotik ve depresif hastalıklar olarak ikiye ayrılır. Şizofreni her 1000 kişiden l’ini etkilemekte ve hamile kadınlar için sorun oluşturmaktadır, çünkü genelde bu kişiler yalnız, sosyal hayattan soyudanmış, büyük ihtimalle sigara, alkol ve ilaç kullanan kişilerdir. Antipsikotik ilaçların fetüs üzerindeki etkisi, annenin prosedürler için onay verebilme kapasitesi ve annenin hastalığının doğum sonrasında tekrarlama olasılığı hem bebek hem de anne için ciddi güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Artık günümüzdeki antipsikotik ilaçlar doğurganlığı azaltmadığı için bu sorunlar gittikçe artmaktadır. Depresif olan kadınların hastalıkları hamilelik döneminde veya doğum sonrasında gerilese de, eğer ilaçları kesildiyse veya azaltıldıysa daha da kötüye gidebilir. Günümüzde doğum sonrası depresyon daha iyi anlaşılmaktadır ama daha önce bir psikiyatrik bozukluğu olan hamile kadınlar damgalanarak yeterli tedaviyi alamamaktadır.