Gebelikte Grip ve Soğuk Algınlığı
Sonbaharın gelmesi yanlızca sıcak yaz günlerinin ve tatilin sona erdiğini göstermekle kalmaz. Sonbahar değişken hava sıcaklıkları ile birlikte aynı zamanda kış hastalıkları olan grip ve soğuk algınlığı sezonunun da habercisidir. Normal zamanlarda bile çok rahatsızlık verici olan bu durum hamilelikte hem daha çok sıkıntı yaratır hem de anne adaylarının bebekleri açısından endişelenmesine neden olur.
Grip ve soğuk algınlığı nedir?
Grip (bilimsel adı ile influenza) ve soğuk algınlığı birbiriyle çok sık karıştırılan ve hatta birbiri yerine kullanılan iki terim olmakla birlikte aslında birbirlerinden çok farklı iki durumu ifade ederler. Her iki hastalıkta da benzer belirtiler görülmekle birlikte hem hastalığın nedeni hem de sonuçları çok farklıdır.
Her iki hastalık da viruslerin neden olduğu ve üst solunum yollarını tutan hastalıklardır. Grip Influenza A, B, ve C adı verilen 3 tür viruse bağlı bir hastalıkken, 200 değişik tür vürus soğuk algınlığına neden olabilir.
Soğuk algınlığı
Soğuk algınlığı genelde burnu tutan bir hastalıktır ve bu hastalığa neden olan mikropların önemli bir kısmı rhinovirus adı verilen gruba dahildir. Rhino Yunanca burun anlamına gelmektedir.
Belirtiler genelde vürusle karsilasildiktan 2 günsonra ortaya çıkar. En sık karşılaşılan yakınmalar nezle, burun tıkanıklığı ve hapşırmadır. Ateş genelde görülmezken boğaz ağrısı ya da hasassiyet olabilir ancak muayenede boğazda kızarıklığa nadiren rastlanır. Sinüslerde ağrı ve kulak ağrısı sık görülür.
Virüsün tipine bağlı olarak gözlerde sulanma, öksürük, geniz akıntısı, iştahsızlık, halsizlik gibi yakınmalar da olaya eşlik edebilir ancak yine de sorunun merkezi burundur.
İlk başta daha sıvı olan burun akıntısı birkaç gün içinde koyulaşarak kıvam değiştirebilir ve rengi sarı-yeşile dönebilir.
Belirtiler 7-10 gün içinde azalarak kendiliğinen kaybolur.
Grip
Influenza viruslerinin neden olduğu grip hastalığı ise her yıl yaygın salgınlara neden olabilen ciddi bir hastalıktır. Geçtiğimiz yüzyılın başında meydana gelen ve tüm dünyayı etkileyen grip salgını 20 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur.
Amerikan Hastalık Kontrol Merkezinin verilerine göre her yıl nüfusun %10-20’si gibe yakalanmakta ve ortalama 114.000 kişi grip nedeni ile hastanede tedavi edilmek zorunda kalmakta ve 20.000’den fazla kişi hayatını kaybetmektedir. Hayatını kaybeden hastaların önemli bir kısmı ya ciddi sağlı sorunu olan kronik hastalar, ya da ileri yaştaki düşkün kişilerdir. Bu nedenle grip çok ciddi bir hastalıktır.
Hastalığa neden olan virüs çok sık aralıklarla form değiştirdiği için yaygın salgınlara neden olur. Daha seyrek aralıklarla ise virüsün yapısında büyük değişimler meydana gelir ve tüm dünyayı etkileyen salgınlar görülür.
Hastalık genelde vücut sıcaklığında yükselme yani ateş ile başlar. Yüzde kızarıklık ve halsizlik tabloya eşlik eder. Bazı kişilerde başdönmesi, bulantı ve kusma görülebilir. Ateş genelde 2-3 gün devam ederken nadiren 5 güne kadar uzayabilir. Ateşten sonra genel vücut bulguları ortaya çıkar ve solunum sistemi yakınmaları artar. En önemli bulgulardan birisi kuru öksürüktür. Bununla birlikte boğaz ağrısı, boğazda kızarıklık, soğuk algınlığı belirtileri, yaygın ks ve eklem ağrıları sık görülür.
Grip virüsü solunum sistemi içinde burun, boğaz, soluk borusu hatta akciğerlere bile yerleşebilir ve zaatürreye neden olabilir. Soğuk algınlığına neden olan virüslerden farklı olarak solunum sistemini döşeyen epitel tabakasına zarar vererek bakterilerin de olaya karışmasına neden olabilir.
Öksürük dışındaki belirtiler genelde 1 hafta içinde kendiliğinden kaybolurken öksürük birkaçhafta daha devam edebilir.
Bulaşma yolları
Her iki hastalık da damlacık enfeksiyonu şeklinde havadan bulaşır. Virüsü taşıyan kişi hapşırdığında milyonlarca virus havaya karışır ve kişinin göz, burun ve ağızından girerek enfeksiyona neden olur. Virüsu alan kişi bundan sonraki ilk 2 gün civarında en fazla bulaştırıcılığa sahiptir. Yani belirtilerin ilk görüldüğü dönem bulaşıcılığın da en fazla olduğu dönemdir.
Öte yandan eller de bulaşmada rol oynayabilir. Hasta olan bir kişi eli ile burnunu sildikten sonra örneğin bir başkası ile el sıkıştığında ve elini sıktığı kişi daha sonra gözünü kaşıdığında hastalığı alabilir.
Grip ve soğuk algınlığı arasındaki farklar nelerdir?
Bu iki hastalığın ayrımını yapmak her zaman kolay değildir ancak kural olmamakla birlikte bazı farklılıklar yardımcı olabilir. Soğuk algınlığı genelde burunu etkilerken grip tüm vücudu etkiler
Gribin belirtileri:
* Kas ağrısı
* Kuru öksürük
* Burun tıkanıklığı, soluk almada güçlük
* Burun akıntısı
* Ateş
* Titreme
* Şiddetli olabilen baş ağrısı
* İştahsızlık
* Halsizlik
* Yorgunluk
Soğuk algınlığının belirtileri:
* Burun akıntısı
* Hapşırma
* Öksürük
* Hafif başağrısı
* Hafif ateş
* Gözlerde sulanma
* Kulak ağrısı
Her iki hastalık da kopmlikasyonlara neden olabilirken zaatürre gibi ciddi durumlar soğuk algınlığında görülmez.
Grip ile soğuk algınlığı arasındaki temel farklardan birisi de gribin aşı ile önlenebilir bir hastalık olmasıdır.
Hamilelik, grip ve grip aşısı
Hamilelik tek başına gribe yakalanmak için bir risk oluşturmaz. Ancak hamile bir kadın gribe yakalandığında komplikasyon görülme şansı çok daha artmaktadır. Aynı yaş grubundan kadınlar karşılaştırıldığında hamile olanların grip nedeni ile hastaneye yatırılarak tedavi edilme oranlarının hamile olmayanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Hamilelik kişinin bağışıklık siteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişikliklere neden olarak komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olmalarına yol açar.
Öte yandan hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan bir anne adayının doğum sonrası hastalığını bebeğine geçirme şansı fazladır.
Grip aşısı canlı virüs içermeyen ve hamilelikte kullanılabilen güvenli bir aşıdır. Amerikan jinekolog ve Obstetrisyenler birliği (ACOG) 2000 yılıaralık ayında yayınladığı görüşünde salgın mevsiminde hamileliğinin ikinci ya da üçün trimesterinda olan kadınlara grip aşısı olmaları önermektedir.
Yine aynı bildiride şeker hastalığı, astım, hipertansiyon gibi yüksek risk durumlarının varlığında gebelik yaşına bakılmaksızın grip aşısı yapılması önerilmektedir. Bu gibi yüksek risk faktörleri olmayan kadınlarda ise aşının ilk trimester sonunda yapılması önerilmektedir.
Bununla birlikte aşı sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onu da gribe karşı koruyacaktır.
Grip mevsimi genelde Kasım-Nisan aylarını kapsar. Hastalık en fazla Aralık ile Mart başına kadar olan dönemde görülür. Salgın başladığında genelde ilk 3 hafta en etkili olduğu dönemdir hastalanan kişi sayısı sonraki 3-4 haftada giderek azalır. Aşı için en ideal dönem Ekim ayı ile Kasım ayı ortasına kadar olan zaman aralığıdır. Aşı sonrası antikor üretilmesi ve koruyuculuğun başlaması için 1-2 haftaya gerek vardır. Grip aşısının koruyuculuğu %70-90 arasında değişmektedir.
Grip aşısı gebelikte ve emzirme döneminde güvenli olarak kabul edilmektedir.
Grip aşısının olası yan etkileri şunlardır:
* Enjeksiyon alanında lokal hassasiyet ve şişlik (%10-64 olguda)
* Hafif ateş ve halsizlik
* Nadiren alerjik reakisyon
Grip aşısı gribe neden olmaz. Aşı sonrası ilk 2 hafta içinde görülen üst solunum yolları enfeksiyonları tamamen tesadüfüdir ve aşı ile bir ilgisi yoktur.
Öte yandan aşı hazırlanırken yumurta kullanıldığı için yumurta alerjisi olanlarda grip aşısı kontraendikedir ve yapılmamalıdır
Tedavi
Ne yazik ki her iki hastalık için de etkili bir tedavi yoktur. Hiçbir ilaç ya da uygulama hastalığın süresini kısaltmaz. Eskiler soğuk algınlığı ilaç ile 7 günde ilaçsı 1 haftada geçer derler. Ancak yakınmaların daha hafif ve daha az rahatsızlık verecek şekilde atlatılmasına yardımcı olabilecek destek tedavileri uygulanmalıdır.
Amerika Birleşik Devletlerinde Influenza virüsüne karşı ilaçlar bulunmaktadır. Ancak bu ilaçların etkili olabilmesi için hastalık belirtileri başladıktan sonraki ilk 48 saat içinde alınması gereklidir. Hamilelikte C kategorisine giren bu ilaçlar ancak anne adayı ciddi risk altındaysa kullanılmalıdır.
Grip ya da soğuk algınlığı sırasında destekleyici tedavi ve yapılması gerekenler şunlardır:
* Her iki hastalık da virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Antibiyotikler virüsler üzerinde etkili değildir bu nedenle ikincil bir bakteriyel enfeksiyon olmadığı sürece antibiyotik kullanılmamalıdır.
* Tedaviden çok hastalığa yakalanmamak daha önemlidir. Bu nedenle salgın dönemlerinde kapalı yerlerde fazla uzun kalmamak ve elleri sık sık yıkamak koruyucu olabilir.
* En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattir. Eğer mümkünse yatak istirahati yapılmalıdır.
* Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 yada daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
* Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
* Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
* Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir.
* Hastalık dönemlerinde beslenmeye dikkat etmeli, iştahsızlık varsa enerji ihtiyacını gidermek için karbonhidrattan zengin diet uygulanmalıdır.
* Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanılabilir.
* Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu vb. kullanılabilir.
* Ağrı ve ateşi gidermek için parasetamol alınabilir.
* Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.
Aşağıdaki durumlarda mutlaka doktorunuza başvurmalısınız
* Yüksek risk grubundaysanız
* Ateşiniz 38.5 derecenin üzerine çıkarsa ve birkaç gün içinde düşmezse
* Soluk alıp vermede güçlük olursa
* Göğüs ağrısı ortaya çıkarsa
* Şiddetli kulak ağısı, kulaktan akıntı ve kanama olursa
* Döküntü ve kızarıklık ortaya çıkarsa
* Ense sertliği ortaya çıkarsa
* Birkaç gün içinde düzelemediğinizi ve ciddi derecede hasta olduğunuzu düşünüyorsanız