BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ
Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasî hayatında kadınlar, önceki devletlere nazaran, çok daha faal bir rol oynamışlardır. Başlangıçta hanedana mensup kadınlar, eski Türk geleneğine uygun olarak, devletin gelişmesinde ve kuvvetlenmesinde etkili olmuşlardır. Bunlardan birincisi Sultan Tuğrul Bey (1038-1063)’in eşi Altuncan Hatun’dur.
Tuğrul Bey Harezmli olan Altuncan Hatun ile dul olmasına rağmen nikahlanmıştı. Bu hatunun eski eşinden Anuşirvan adında bir de oğlu vardı. Sultan Tuğrul Bey Selçuklu Devleti’ni kurduktan sonra hakimiyeti altındaki ülkeleri genişletmek üzere fetihlerde bulunduğu sırada üvey kardeşi İbrahim Yınal’m isyam ile karşılatı (1058). Nitekim İbrahim Yınal, Selçuklu tahtım ele geçirmek için süratle Hemedan’a gitmişti. O ayrıca bu şehirdeki hazine ve silâhları ele geçirmek istiyor, şehrin çevresinde bulunan Türkmenlerin de yardımım sağlayacağım umuyordu. Tuğrul Bey ise daha süratli idi ve beraberindeki Hassa ordusu ile İbrahim Yınal’dan önce Hemedan’a girmeye muvaffak olmuştu. Fakat esas Selçuklu kuvvetleri eşi Altuncan Hatun ve Vezir Amid ül-Mülk’ün idaresindeki Bağdat’ta bulunuyordu. Diğer taraftan İbrahim Ymal Türkmenlerin yardımım elde etmeye muvaffak olmuştu. Hemedan önündeki savaşı Tuğrul Bey kaybederek adit geçen şehre kapanmak zorunda kaldı. İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’i üç aya yakın bir süre ile burada muhasara etti.
Bu durumda çaresiz kalan Tuğrul Bey, bir taraftan Altuncan Hatun ve Vezir Amid ül-Mülk’ten, öte taraftan da yeğenleri Alp Arslan, Kavurd ve Yakutî’den yardım istedi. Altuncan Hatun süratle eşine yardım etmek isterken Bağdat’ta bu konuda çeşitli engellemeler ile karşılaşıyordu. Gerek Abbasî Halifesi Kaim bi-Emrillah ve gerekse Amid ül-Mülk Tuğrul Bey’e yardım yapılmasına taraftar ve istekli değillerdi. Ayrıca Vezir Amid ül-Mülk, Altuncan Hatun’un oğlu Anûşirvan’ı Sultan ilân etmeyi tasarlıyordu. Bu konuda Anuşirvan da Vezir ile işbirliği yapmaktadır. Altuncan Hatun bütün olanlara rağmen Selçuklu askerlerini toplayarak Bağdat’tan ayrıldı (23 Aralık 1058).
Daha sonra Anuşirvan da bu orduya katılmışsa da, annesi tarafından devlete karşı işlediği suç sebebiyle, zincire vurduruldu. Altuncan Hatun’un Hemedan’a yaklaşması Tuğrul Bey’in kaderini değiştirmişti. İbrahim Yınal’m ordusundaki Türkmenlerin çoğu Altuncan Hatun’un beraberindeki hazine ve kıymetli mallan yağmalamak maksadıyla Hemedan muhasarasını terkettiler. Tuğrul Bey ise bu fırsatı değerlendirmeyi bilmiş, ibrahim Yınal’m muhasaraya devam eden kuvvetlerim” mağlup ederek Rey şehrine çekilmişti. Altuncan Hatun da Sultan Tuğrul Bey ile birleşti, hatta oğlu Anûşirvan’ı cezalandırması için ona teslim etti. Fakat Tuğrul Bey üvey oğlunu affetti (Şubat 1059). Daha sonra yeğenleri Alp Arslan, Kavurd ve Yakutî’nin de yardıma koşması ile kuvveti artan Tuğrul Bey Rey şehri önünde yapılan savaşta İbrahim Yınal’ı mağlup etti. Esir edilen İbrahim Yınal, Türk âdetlerine uyularak, yaymın kirişi ile boğduruldu (1059). Tuğrul Bey eşi Altuncan Hatun’un fedakârlığı ve desteği ile büyük bir gaileden kurtulmuş ve hükümdarlığı devam etmişti.
Altuncan Hatun başka bîr. fedakârlık örneğini ise ölüm döşeğinde göstermiş ve eşi Tuğrul Bey’e “dünya ve ahiret şerefine nail olması için” Halife Kaim bi-Emrillah’m kızı Seyyide ile evlenmesini vasiyet etmişti. Altuncan Hatun H.452/1060-1 yılında Zencan’da öldü ve Rey şehrinde gömüldü.
Sultan Tuğrul Bey devrindeki olaylarda göze çarpan hatunlardan biri de Çağrı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun idi. Adı geçen Hatun, Halife Kaim b. Emrillah ile evlendirilmişti. Biraz aşağıda göreceğimiz “siyasî evlilikler” kısmında Halife’nin kızı Seyyide ile Ertuğrul Bey’in evlenmesi sebebiyle çıkan anlaşmazlığın çözülmesinde Arslan Hatun Halife’yi ikna için kullanmıştı.
Melik Çağrı Bey 1060 yılında öldü, Tuğrul Bey Türk ananesine uyarak, onun dul kalan eşi ile evlendi. Bu hatun da Tuğrul Bey üzerinde önemli derecede etkili olmuştur. Nitekim Tuğrul Bey’in ölmeden önce kardeşi Çağrı Bey’in küçük yaştaki oğlu Ebu’l-Kasım Süleyman’ı kendine veliaht tayin etmesinde bu hatunun da rolü olduğu anlaşılıyor. Ancak Tuğrul Bey’in ölümünden sonra Çağrı Bey’in öteki oğlu Alp Arslan Süleyman’ın sultanlığını tanımamış ve Selçuklu tahtım ele geçirmişti (1063).
Selçuklu hükümdarı Alp Arslan devrinde (1063-1072) hatunların siyasî hayatta pek fazla etkinlikleri görülmüyor. Ancak Alp Arslan’m kız kardeşi (veya kızı) Gevher Hatun yine Selçuklu ailesinden Erbasgan ile evliydi. Erbasgan’ın daha sonra şüpheli ve isyankâr davranışları, Gevher Hatun’un eşi yamndan Sultan’ın Kirman’da bulunan kardeşi Kavurd’un yanına getirilmesine sebep oldu. Alp Arslan’m ölümünden sonra (1072), Kavurd ile Melikşah arasında taht mücadelesi başladı. İşte bu mücadele sırasında Gevher Hatun’un Ka-vurd’u desteklemesi, Vezir Nizam ül-Mülk’ün onun malını ve 50.000 dinar parasını müsadere etmesine sebep olmuştu. Gevher Hatun ise Anadolu’ya gelen Oğuzlara katılmak üzere harekete geçti. Fakat Nizam ül-Mülk, bir buhran yaratabileceği düşüncesi ile, bu mücadeleci hatunun peşinden, Melikşah’m müsaadesini alarak, asker göndermiş ve onu öldürtmüştür (467/1074-5).
Sultan Melikşah (1072-1092)’ın ise Karahanlı prenseslerinden Celaliye Hatun ile evlendiğini daha önce belirtmiştik. Terken Hatun adıyla tarihlerde meşhur olan bu Karahanlı prensesi ise, Sultan Melikşah’m üzerinde, sarayda ve devlet işlerinde çok nüfuz sahibi idi. Sultan Melikşah Mervanoğulları ailesinin Güneydoğu Anadolu’da hakim olduğu bölgeleri istila ediyordu. Bütün şehirlerinin Selçukluların eline geçeceğim hisseden Nasır ed-Devle Mansur bizzat Sultan’ın huzuruna Isfahan şehrine gitti. Fakat Sultan onu bir türlü kabul etmiyordu. Nihayet Terken Hatun bu hususta tavassutta bulunmuş, ancak yine de Sultan ile Mervanoğlu anlaşamamıştı. Selçuklu ordusu istilâ harekatına devam etti ve 1085 yılında Amid (Diyarbakir)’e hakim oldu. Mervanoğlu Nasır ed-Devle tekrar ülkesini ele geçirmeyi arzuluyordu. Bu maksatla Melikşah’m karargahına giderek yeniden bir görüşme sağlaması için Terken Hatun’a hediyeler gönderdi. Diğer taraftan Terken Hatun, daha sonra göreceğimiz üzere, Abbasî Halifesi Muktedi Billah’ın Sultan Melikşah’m kızı ile evlenmesine karçıkmış ve bu evliliğe güçlükle razı olmuştu.
Terken Hatun’un karıştığı başka bir olay Karahanhlar ile ilgili idi. Sultan Melikşah 1089 yılında önce Buhara’yı sonra da Semerkand’ı zabt ederek Bati Karahanlı hükümdarı Ahmet Han’ı esir aldı ve onu İsfahan’a gönderdi. Ancak bir süre sonra muhtemelen Terken Hatun’un ricaları ile akrabası Ahmed Han’ın ülkesine dönmesine müsaade edildi. Ahmed Han, Sultan Melikşah’a tabi olmak şartı ile devletini idare edebilecekti.
Sultan Melikşah’ın amcası Emir Yakutî’nin kızı Zübeyde Hatun ile evliliğinden dünyaya gelen ve veliahdı olan Ebu Şüca Ahmed’in ölümü (481/1088-9) ile, Selçuklu Devleti kaderini etkileyecek olaylara sahne olmaya başlıyordu. Terken Hatun 1087 yılında doğmuş olan oğlu Mahmud’u veliaht yapmak istiyordu. Ancak Vezir Nizam ül-Mülk ise yine Zübeyde Hatun’dan 1081 yılında doğan Berkyaruk’un veliahdhğmı destekliyordu. Bu sırada Terken Hatun’un veziri fclan Tac ül-Mülk Ebu’l-Ganaim ise Nizâm ül-Mülk’ün en büyük rakibi idi ve onun yerine geçmek istiyordu. Terken Hatun Ve Tac ül-Mülk arzularını gerçekleştirebilmek için işbirliği yaptılar. Nihayet Nizam ül-Mülk’ün 15 Ekim 1092’de Deylemli bir batınî tarafından öldürülmesi, Terken Hatun ile Tac ül-Mülk’ün önlerindeki bir engeli kaldırıyordu. Fakat bu işte şüpheler Terken Hatun ile Tae ül-Mülk üzerinde toplanıyordu. Ayrıca Sultan Melikşah’ın Tac ül-Mülk’ü vezir tayin etmesiyle Terken Hatun gayesine biraz daha yaklaşıyordu. Diğer taraftan Sultan Melikşah ile Halife Muktedî’nin arası açıktı. Çünkü Halife’nin Sultan’m kızı Mehmelek ile olan evliliği iyi gitmemişti. Mehmelek, Halife’nin kendisini ihmal ettiğinden şikayetle 1089’da babasının yanına döndü. Melikşah’ın kızının bu mutsuz evliliği sebebiyle muhtemelen Halife’den nefret ettiği anlaşılıyor.
Nitekim Bağdat’a son gelişinde Halife’den on gün içinde şehri terketmesini istemişti. Ancak Halife’nin Bağdat’ı terketme süresinin bitmesine az bir zaman kala, Sultan Melikşah zehirlenerek öldürüldü (20 Kasım 1092). Nüfuzlu ve haris bir kadın olan Terken Hatun’un oğlu Mahmud’u tahta çıkarabilmek ve böylece Selçuklu Devleti’nin idaresini ele alabilmek için muhtemelen halife ile de birleşerek Melikşah’ı zehirletmiş olması mümkündür. Hatta Sultan’ın ölümü gizli tutulmuş ve bu büyük Sultan’a bir matem merasimi bile yapılmamıştı.
Öte taraftan Terken Hatun eşinin ölümünden altı gün sonra küçük yaştaki oğlu Mahmud’un sultanlığını ilan ediyor ve Halife’yi de ikna ederek oğlu adına Bağdat’ta hutbe okutuyordu. Ayrıca kendisine taraftar bulmak ve oğlunun saltanatım pekiştirmek için Selçuklu Devleti’nin hazinesini kullanıyor ve rivayete göre ordu mensuplarına 20.000.000 dinar dağıtıyordu. Sonra Emir Kür-Boğa’yı İsfahan’da bulunan veliahd Berkyaruk’u yakalaması için göndermiş, kendisi de bu Emir’i takip etmişti. Fakat Nizam ül-Mülk taraftarları da ondört yaşmdaki Berkyaruk’u Rey şehrine kaçırarak “sultan” ilan ettiler. Selçuklu tahtını ele geçirmek isteyen iki taraf arasında Bürûcird’de şiddetli bir savaş oldu. Terken Hatun’un ordusundan bazı emir ve askerlerin kendi tarafına geçmesi Berkyaruk’a savaşı kazanması için imkân sağlıyordu (Ocak 1093). Terken Hatun kendisi başarılı olamayınca, bu defa Berkyaruk’un dayısı ve Azerbaycan valisi İsmail b. Yaku-tî’yi Berkyaruk aleyhine isyana teşvik etti. İsmail, Kerec’de yapılan savaşta Berkyaruk karşısında mağlup olarak (Ağustos 1093), İsfahan’da bulunan Terken Hatun’un yanına geldi.
Terken Hatun ise bir türlü saltanat hırsından vazgeçmiyordu. Nitekim diğer bir taht iddiacısı Suriye Meliki Tutuş’u İsfahan’a çağırdı. Tutuş, Melikşah’ın ölümünü haber aldığı zaman sultanlığını ilân etmişti. Ancak Terken Hatun’un onunla birleşmek teşebbüsü hastalığı sebebiyle gerçekleşmedi ve bu ihtiraslı hatun arzu ettiğine kavuşamadan İsfahan’da öldü (Ramazan 487/Eylül-Ekim 1094). Terken Hatun’un ihtirası sonu gelmez taht kavgalarının başlamasına sebep olmuş ve Selçuklu İmparatorluğu’nu buhranlara sürüklemiştir.
Sultan Berkyaruk’un annesi Zübeyde Hatun’un da siyasî olaylarda ismi geçmektedir. Berkyaruk 1094’te Nizam ül-Mülk’ün oğullarından Müeyyed ül-Mülk Übeydullah’ı vezir tayin etmişti. Ancak bu şahıs Sultan’a geleceği için annesini terketmesinin münasip olduğunu söylemişti. Sultan bunu kabul etmemiş, hatun da durumu öğrendiği zaman Müeyyed ül-Mülk’e kin bağlamıştı. Öte taraftan Müeyyed ül-Mülk’ün kardeşi Fahr ül-Mülk ile de babasımn miras olarak bıraktığı mücevherler sebebiyle düşmanlık vardı. Fahr ül-Mülk, Zübeyde Hatun’un kardeşi hakkındaki kinini bildiği için, vezirliği elde etmek maksadıyla çok mal sarf etti.
Zübeyde Hatun’un tesiri ile Müeyyed ül-Mülk’ü azl ve kardeşi Fahr ül-Mülk vezirliğe tayin edildi.
Daha sonra Müeyyed ül-Mülk, Berkyaruk’un kardeşi Gence valisi olan Muhammed Tapar’ın hizmetine girdi ve onu sultanlığı ele geçirmesi için teşvik etti. Böylece Selçuklu Devleti uzun sürecek olan yeni bir taht mücadelesine sahne oluyordu. İşte iki kardeş arasındaki taht mücadelesi sırasında, Muhammed Tapar Rey şehrini ele geçirdi (1099). Bu sırada Zübeyde Hatun adı geçen şehirde idi. Müeyyed ül-Mülk bu Hatun’u önce tevkif ettirmiş, daha sonra da adamlarının itirazına rağmen onu boğdurmuştu.
Sultan Berkyaruk 1101 yılında Hemedan civarındaki savaşta Muhammed Tapar’ı mağlup etti. Bu savaş sırasında Müeyyed ül-Mülk Berkyaruk’un eline esir düştü. Berkyaruk annesinin intikamım almak için onu kendi eliyle öldürdü.
Berkyaruk’un 23 Aralık 1104’te ölümünden sonra Selçuklu tahtına Muhammed Tapar geçmişti. Muhammed Tapar’ın eşi Gevher Hatun da nüfuzlu bir kadındı. Bu Hatun, Azerbaycan meliki ve Selçuklu hanedanından İsmail b. Yakutî’nin kızı idi. Bu bakımdan Sultan Muhammed Tapar babasımn mirası sebebiyle Azerbaycan’ı divan teşkilatı, emirleri ve askerleri ile Gevher Hatun’un idaresine vermişti. Muhammed Tapar ağır hastalanmış ve ölümü yaklaşmıştı.
Bir rivayete göre, Gevher Hatun’un düşmanları Sultan’a “Senin hastalığın sihirdendir, eşin seni sihirlemiştir. Bundan dolayı hastalığının tedavisi imkânsız olmuştur” demişlerdir. Sultan bu dedikoduların sonunda zevcesinin gözüne mil çekerek bir eve hapsettirdi. Daha sonra Gevher Hatun’u Türk ananesine uygun olarak, boğazını kirişle sıkarak boğdular. Ancak ne garip tecellidir ki, aynı saatte Sultan Muhammed Tapar da ölmüştü. Bir başka rivayete göre Muhammed Tapar kendisinden sonra bu kudretli hatunun Sencer ile evlenmesinden ve oğullarının sultan olamayacağından korkarak onu öldürmüştü.
Irak Selçukluları devrindeki önemli kadınlardan biri de Sultan Arslan-şah (1161-1177)’ın annesi Mü’mine Hatun idi. Sultan Tuğrul (1132*1135)’un eşi olan Mü’mine Hatun adı geçen hükümdar öldüğü zaman dul kalmıştı. Mes’ud tahta geçtiği zaman kardeşinin dul eşini, Selçuklu Devleti üzerinde büyük nüfuz sahibi olan ve Azerbaycan’da fiilen hakimiyetini sürdüren, İldeniz ile evlendirdi. Atabey İldeniz daha sonra eşinin Sultan Tuğrul’dan olan oğlu Arslan-şah’-ı Selçuklu tahtına oturtmuştu. Sultan Arslanşah zaman zaman üvey babasımn baskısından annesine şikayetçi olmuş, Mü’mine Hatun da daima onu yatıştırmaya ve teselli etmeye çalışarak oğlunun saltanatının devamım sağlamıştı.