GEBELİKTE 8. AY

Sizdeki değişiklikler:

– Rahim kaslarının ve bağlarının sürekli basıncı nedeniyle göğsünüzün aşağı kısmında ağrı hissedebilirsiniz. Bebek hareketleri güçlü ve düzenlidir, ancak rahim içindeki alan daraldığı için hareketleri azalmıştır.

– Bebeğin ölçüleri özellikle sırtınızın alt kısmına ve mide bölgesine doğru genişleyerek büyür. Kasıklarınızda ve leğen bölgesinde karıncalanma, uyuşma hissedebilirsiniz.

– Yalancı doğum sancıları da denen Braxton Hicks kasılmaları artabilir.

– Rahat uyuma pozisyonu bulmakta zorlanabilirsiniz, nefes darlığı olabilir. Yan tarafınıza uzanıp bacağınızı diğerinin üzerine atarak daha rahat uyumanıza yardımcı olabilir. Bu pozisyonda, bacaklarınızın arasına yastık koymayı deneyebilirsiniz, bu şekilde uyuma ayaklarınızdaki şişliği azaltıp dolaşımı arttıracağından rahat etmenize yardımcı olabilir.

– Bebeğin başı aşağıya doğru ilerledikçe, daha sık idrar ihtiyacınız olacaktır. Gülerken, öksürürken idrar kaçırabilirsiniz.

– Basur ve mide ekşimeleriniz, hazımsızlık, şişkinlik şikayetleriniz olabilir.

– Göbek çukurunuz düzleşebilir, dışarı çıkabilir ancak endişelenmeyin, doğumdan sonra düzelir.

– Kendinizi ağır ve hantal hissedebilir, çabuk yorulmaya başlayabilirsiniz, sık sık dinlenmeye çalışın.

– Dişeti kanamalarınız, burun tıkanıklığı olabilir.

– Beyazımsı vajinal akıntınızın kıvamı koyulaşabilir.

– Elleriniz, ayaklarınız, bilekleriniz ve yüzünüzde şişlik olabilir. Bolca su içmelisiniz.

– Bacaklarınızda varisler olabilir.

– Göğüslerinizden daha bol miktarda colostrum gelebilir.

– Sakarlaşmış, dalgınlaşmış olabilirsiniz.

– Kilonuz 1.5-2 kilo kadar artabilir, bebeğinizin besin gereksinimleri doruktadır ve doğum öncesi son büyüme atağı göstermektedir.

– Bebeğin sağlığı ve doğumla ilgili kaygılarınız olabilir, artabilir, heyecanlanabilirsiniz.

Bebeğinizdeki değişiklikler

– Bebeğiniz büyür ve tekmelerini daha güçlü hissedersiniz.

– Dışarıdaki sesleri duyar, gözleri açıktır., karanlık ve aydınlığı ayırt edebilir.

– Bebeğiniz hızla büyür, tekmelerini giderek daha güçlü hissedersiniz.

– Kemikleri sertleşmeye devam eder.

– Amniyon sıvısının en fazla olduğu dönemdir.

– Cilt rengi kırmızıdan pembeye dönmeye başlar, deri altında yağ tabakası oluşmaya başlamıştır.

– Bağışıklık sistemi gelişmeye , kendi antikorlarını üretmeye başlamıştır.

– Bebeğiniz bu dönemde doğarsa, yeterince gelişmiş olup hayatını sürdürebilir.

– Bebeğinizin boyu 40-45 cm civarında, ağırlığı 2000-2500 g civarındadır.

Muayene ve laboratuar tetkikleri

– Kan basıncı ve kilonuz ölçülmeli.

– İdrar tetkiki yapılmalı.

– El ve ayakların, bacakların muayenesi yapılmalı.

– Fundus yüksekliğine bakılmalı.

– Fetus kalp atışları muayene edilmeli.

– Karın muayenesi ile bebeğin pozisyon ve ölçülerine bakılmalı.

– Kan grubu Rh negatif ise, Rh titrasyonu için kan testleri yapılmalı.

Kan Uyuşmazlığı

“Kan uyuşmazlığı” genel kanının aksine, karı koca arasında değil, gebelik döneminde anne ile karnındaki bebeği arasında söz konusu olabilen normal dışı bir durumdur. Hangi kan grupları arasında ve nasıl bir uyuşmazlık olduğunu anlatmadan önce kan gruplarını tanımlamak gerekir. Kanımızda oksijen taşımakla görevli kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteinler esas alındığında klasik olarak dört ana kan grubu tanımlanır: “A”, “B”, “AB” ve “O” grubu .. Bir de “Rh” söz konusudur. Birey, “D” proteinine sahipse Rh pozitif (+), değilse Rh negatif (-) olarak ifade edilir. Rh (-) kişilerin vücudunda D proteini hiç yoktur ve bağışıklık sistemi için tamamen yabancı bir maddedir.

Normal koşullarda hamilelik döneminde anne ve bebeğin kanları birbirine karışmadan plasenta (eş) aracılığıyla oksijen, karbondioksit ve besi öğelerinin karşılıklı alışverişi gerçekleştirilir. Anne Rh (-), bebek Rh (+) ise ilk gebelikte herhangi bir sorun olmaz. Bebek doğarken zedelenen damarlardan bir miktar bebek kanı, Rh (-) annenin kanına karışabilir. Böylece annenin bağışıklık sistemi tamamen yabancısı olduğu bir proteinle, “D” proteini ile tanışır ve ona karşı tepki geliştirir. O maddeyi tanımadığı için yok etmek ister. Beyaz kan hücrelerinin D proteinini yok etmek üzere ürettiği -o maddeye özgü- sıvısal maddeleri (antikorlar) kullanarak hedefine ulaşır. Annenin kanında bir tane bile bebek kan hücresi kalmaz, tümü yok edilir. Bu savaş sona erdiğinde geriye “anti-D antikorları” adı verilen sıvısal maddeler ve bunları gereksinim duyulduğunda her an yeniden üretebilecek akıllı beyaz kan hücreleri kalır. İkinci gebelikte çocuk eğer yine Rh (+) kana sahipse annenin kanında hazır bulunan bu sıvısal maddeler (antikorlar) kolayca plasenta (eş) engelini aşarak anne karnındaki bebeğin kanına karışırlar. Bebek kırmızı kan hücreleri yok edilmeye başlanır. Çocuğun kemik iliği, karaciğer ve dalağı yok edilen kırmızı kan hücrelerinin yenilerini üretir ve eksilen kanı yerine koyar. Bu aşırı kırmızı kan hücresi yıkımı ve yapımı sürecinde “bilirubin” adı verilen ve fazlası zararlı olan bir madde açığa çıkar, bebekten anneye geçer, annenin karaciğeri tarafından yok edilir. Bebeğin karaciğeri henüz bu maddenin tümünü zehirsizleştirebilecek kadar gelişmemiştir. Eğer üretilen kırmızı kan hücresi miktarı yok edilenden az olursa sonuçta bebek ağır bir kansızlığa maruz kalır, hatta ölebilir. Eğer arada bir denge varsa bebek bir ölçüde kansızlıkla doğar veya sağlıklı olarak dünyaya gelir. Sorun asıl o zaman belirginleşir. Çünkü kan hücreleri hala parçalanmakta, yenileri yapılırken gereken maddeler anneden temin edilememekte, çocuk kendi depolarını kullanmaktadır. Üstelik açığa çıkan sarı boyar madde niteliğindeki “bilirubin” bebeğin karaciğeri tarafından yeterince vücuttan uzaklaştırılamamaktadır. Kanda belli bir düzeyi aşan “bilirubin” göz aklarına, cilde ve sonunda asıl zararını gösterdiği beyin ve sinir sistemine yerleşerek yaşamı tehdit etmektedir. Yenidoğan sarılığının ağır şekillerinde, tedavi edilmeyen çocuklarda adalelerin sertleşmesi, zeka geriliği gibi kimi geri dönüşümsüz sinir sistemi bozuklukları meydana gelmektedir.

Yenidoğan sarılığı olan bebeklerde sarı boyar madde “bilirubin”i vücuttan daha kolay uzaklaştırmak için belli bir dalga boyundaki ultra viyole (kızıl berisi) ışınları kullanılmaktadır. Bebeklerin uygun sıcaklık ortamı sağlayan küvöz ya da yataklarda ultra viyole ışığıyla tedavisine “fototerapi” denir. Yeterli olmadığında bebeğim göbek kordonundan takılan bir sistemle, uygun bir Rh (-) kanla “kan değişimi” işlemi gerçekleştirilerek yaşamsal tehlike atlatılır. Geç kalınan durumlarda araz kalması olasıdır. Körlük, şaşılık, sağırlık, felç gibi ..

Mademki kan uyuşmazlığı ve sonuçları bu kadar ağır olabiliyor, o halde Rh (-) anneler için koruyucu bazı önlemler alınması gereklidir. Bir anne adayı eğer Rh (-) kana sahipse, ilk doğum, kürtaj ya da düşüğünden hemen sonra, bebeğinden kendisine o anda geçmiş olabilecek Rh (+) bebek kan hücrelerine karşı annenin bağışıklık sisteminde tepki oluşmadan önce girişimde bulunulmalıdır. Bunun için özel olarak hazırlanmış bir serum vardır: “Anti-D İmmun Globulin”. Bu madde doğumdan (ya da düşük veya kürtajdan) hemen sonra anneye kaba etten iğne şeklinde yapılmalıdır. “Anti-D İmmun Globulin” kana karışır, bebekten geçmiş olan Rh (+) kan hücrelerini derhal yok eder. Annenin bağışıklık sistemi ne olduğu anlamadan işlem tamalanır. Bir süre sonra “Anti-D İmmun Globulin” doğal ömrünü tamamlar ve kanda yok olur. Oysa anne kendisi “antikor” geliştirmiş olsaydı bu sıvısal madde uzun süre kanda kalacak, gerekirse onu yeniden üretebilme yeteneği olan beyaz kan hücreleri tarafından eksikliği tamamlanacaktı. Pasif olarak verilmiş olan “Anti-D” için eksikliğin tamamlanması diye bir konu söz konusu değildir. Zamanla yok olan “Anti-D İmmun Globulin” bu sayede annenin sonraki hamileliklerinde çocuk için bir sorun oluşturamaz. Yalnız unutulmaması gereken bir konu bu immun globulinin herbir gebeliğin son bulumunda yeniden uygulanmasının gerekliliğidir. Kan uyuşmazlığı genel olarak ilk bebekte sorun oluşturmaz. Sonraki Rh (-) çocuk için zaten bir problem yoktur.

Rh uygunsuzluğu kadar ağır seyretmese de “kan grupları” arasında da uygunsuzluk söz konusu olabilir. Genellikle annenin “O” bebğin “A”, “B” veya “AB” olduğu durumlarda meydana gelir. Farklı mekanizmalarla ama aynı aynı prensiplere dayanan süreçler yaşanır. Fakat daha seyrek olarak yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşır.

Sonuç olarak Rh (-) olan annelerin Rh (+) doğabilecek çocukları için önceden hazırlıklı olunmalıdır. Eğer anne ve baba her ikisi de Rh (-) iseler genetik kurallarına göre Rh (+) bebekleri olamaz. Eğer anne Rh (-), bab Rh (+) ise çocuk Rh (-) de olabilir, Rh (+) de. Bu genel bilgi de göz önünde bulundurulmalı, doğum sonrası bebek kan grubu tayin edilmelidir. Anne Rh (-), bebek de Rh (-) ise uygunsuzluk yoktur, anneye anti-D immun globulin yapmak gerekmez. Annenin Rh (+) olduğu durumlarda çocuğun Rh’ı ne olursa olsun Rh uygunsuzluğu olmaz. Eğer anne ve baba her ikisi de “O” grubu kana sahiplerse çocukları mutlaka “O” grubu olur. Bu durumda anne ve bebek arasında grup uygunsuzluğu olamayacağı açıktır. Anne “O”, baba “A” ise çocuk “O” veya “A”; anne “O”, baba “B” ise çocuk “O” veya “B”; anne “O” baba “AB” ise çocuk “A” veya “B” olur ama “O” veya “AB” olamaz. Annenin “A” ya da “B” olduğu, çocuğun “B” ya da “A” olduğu durumlarda uyuşmazlık nadirdir, hafif seyreder. Ayrıca bazı alt kan grubu uygunsuzluklarında, hatta hiçbir uygunsuzluğun olmadığı kimi sıra dışı durumlarda kan uyuşmazlığıyla benzer klinik tablolar görülebilir, yenidoğan sarılığı meydana gelebilir.

Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek için gebelikte sağlıklı ve düzenli izlem ön koşuldur. Anne baba adayları, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı arasında işbirliği bu sürecin temelini oluşturmaktadır. Uygun bir gebelik yönetimi ve doğuma uzman gözetiminde hazırlık, kan uyuşmazlığı gibi yaşamsal bir sorunun bile kolaylıkla halledilmesini sağlayacaktır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler