Stres
İnsan için, iç ve dış dünyasında düzen ve denge, sağlıklı bir yaşama ortamıdır. Ama her zaman düzenli ve dengeli bir ortamda yaşamak mümkün değildir. Her insan çeşitli olaylarla (iş değiştirme, yer değiştirme, yoksulluk, yoğun trafik, sınavlar, kazalar, doğal âfetler v.b) karşılaşır. İçinde bulunduğu düzen ve denge bozulur. Yerine korku, kaygı, gerginlik hâkim olur. İnsan hayat boyu,
• Varlığını sürdürme,
• Kendini gerçekleştirme çabası içindedir.
Organizma gergin, sıkıntılı bir ortamda amacına ulaşamaz. Bunun için sıkıntı ve gerginlikten kurtulmak, içinde bulunduğu duruma uyum sağlamak ister. Organizma lizyolojik olarak dengelenme (homeostatis) ile, psikolojik olarak “uyum” sağlayarak düzen ve dengeyi yeniden kurar.
Organizmada hayatın normal akışını bozan; gerginlik, kaygı yaratan durumlara, stres (zorlanma) denir.
İnsan davranışları daima bir amaca yöneliktir. Açlığını, susuzluğunu gidermek, geleceğini güvence altına almak, , sevilmek, beğenilmek gibi. Amaca yönelen davranış engelle karşılaşırsa hayal kırıklığı yaratır.
Hayalkırıklığı, zorlanma meydana getirir. Seçmek zorunda kalan birey çatışma içindedir. Çatışma kararsızlık, kararsızlık zorlanma yaratır. Aşırı derecede yoğun bir ortamda veya uyarımsız kalan İnsan, uyum güçlüğüne düşer. Bunlar zorlanma yaratır.
Stres organizmada fizyolojik ve pskolojik değişmelere neden olur. Bu değişmeler, organizmanın iç dengesini ve uyumunu bozar. Fizyolojik değişmeler, beyinde bulunan “hipofiz”in uyarısı ile böbreküstü bezlerinden salgılanan adrenalin, noradrenalin ve diğer stres hormonlarına bağlı olarak gelişir. Bu hormonlar sempatik ve parasempatik sistemi etkileyerek bazı organların faaliyetlerinde yavaşlama, bazılarında hızlanmaya bağlı değişmeler meydana getirirler. Heyecan sırasında veya zorlanma söz konusu iken tükrük salgısının azalması, kan basıncı ve kalp atışlarının hızlanması deri, sindirim organları gibi bazı organlardan kanın çekilerek akciğer, kalp, solunum sistemi gibi hayati organlara taşınmasında bu sistem etkin durumdadır. Sempatik ve parasempatik sistemlerden biri bu değişmeleri oluştururken, diğeri karşı tepki ile yavaş yavaş eski dengeli durumuna gelmeyi sağlar; bu çaba terleme, titreme, üşüme gibi tepkilerin oluşmasına neden olur. Bunlar doğal fizyolojik tepkilerdir. Organizmanın dengesi kısa zamanda sağlanırsa zararlı etkileri de ortadan kalkar. Stres uzun sürer veya yoğun olursa organik bozukluklara neden olabilir. Psikosamatik hastalıklar ortaya çıkar.
Örneğin; stres sırasında mide asit salgısında artma, işlevsel bir durum, uzun süren stresin gastrit veya ülser oluşturması organik bir bozukluktur. Stres sırasında salgılanan hormonlar kalp kaslarının yorulmasına uzun süren stres kalp hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Sempatik ve parasempatik sistemlerin her biri hem hızlandırıcı hem yavaşlatıcı etki yaparlar. Örneğin sistemlerden biri kalp atışlarını hızlandırırken tükrük salgısını azaltır. Diğeri tam tersi bir faaliyetle yeniden dengeyi kurar.
Stres sadece zararlı bir oluşum olarak görülmemelidir. Hiç stresin olmadığı, monoton bir yaşama tarzı da insanda stres yaratır. İnsan yapısı ve yaratılışı gereği aktif olmak zorundadır. Aktif insan bazen amacına ulaşırken bazen hayal kırıklıkları, kararsızlıkları da yaşar. Çözüm bekleyen sorunlar ona yaşama gücü verir. Günümüz insanı için stresin zararlı olmasının nedeni sürekli ve yoğun bir zorlanma içinde bulunmasıdır.
Belirli bir düzeyde stres, bir bakıma ihtiyaçtır. Bu nedenle insanlar zaman zaman gerilim filmleri izlemek isterler. Böyle durumlarda insan bedensel ve zihinsel tüm kapasitesi ile çalışmaktadır, uyanıklık düzeyi yüksektir, dikkati artmıştır, bedensel ve zihinsel enerjisi normal zamanlardan daha fazladır. Bütün bunlar daha başarılı ve mutlu olmayı sağlar. İnsanın gizilgüç olarak getirdiği kapasitesinin gelişmesine hizmet eder, sorunlara yeni çözümler getirilebilir. Hiç stresin olmadığı bir yaşama biçimini düşününüz. Hayatınızda neler olmayacak demektir?
Sempatik – parasempatik; Otonom sinir sistemine bağlı, biribirine zıt faaliyet gösteren sistemdir. Orgaanların faaliyetleri üzerinde biri yavaşlatıcı diğeri hızlandırıcı etki yaparak hem heyecansal değişmeleri hem de yeniden iç dengesinin sağlanmasında etkili olan sistemdir.
Zorlanma (stres) yaratan faktörler
Günlük hayatta, çok çeşitli nedenlerle zorlanma ortaya çıkar. Bunları insanın denetim altına alıp alamamasına göre sınıflandırabiliriz.Çoğunlukla dış çevreden kaynaklanan ve denetimimiz dışında bulunan nedenleri “çevresel nedenler”, iç çevreden kaynaklanan ve denetleme şansımız bulunan nedenler de “psikolojik nedenler” olarak ayrılır. Çevresel nedenlere dayanan zorlanmalar çevresel stresi, psikolojik nedenlere dayanan zorlanmalar da psikolojik stresi oluştururlar.
Çevresel stres özellikleri
• Dış çevreden kaynaklanır.
• Bireyin denetimi dışındadır.
Nedenleri
1. Mikrop, bakteri, virüs v.b
2. İklim, doğa şartları
3. Fizikî mekân şartları
4. Doğal âfetler
5. Çevre kirliliği
6. Hızlı değişen yaşam şartları
7. Bazı iş türleri
8. Savaş ve kazalar
Psikolojik stres
• İç çevreden kaynaklanır.
• Bireyin denetimi altındadır.
Nedenleri
1 Düşünsel düzeydeki nedenler
2 Gelişimsel olaylara bağlı nedenler
3 Yaşam olaylarına bağlı nedenler.
Çevresel stres nedenleri
1. Mikroplar, virüsler, bakteriler çeşitli hastalıkların nedenidir. Hasta olmak, öncelikle organik sonra psikolojik dengenin bozulmasında etkendir. Salgın hastalıkların yaygın olduğu zamanlarda, hastalığa yakalanma korkusu da ayrıca stres yaratır.
2. Doğa koşulları insanları etkilemektedir. Bazı hava koşulları özellikle gerginlik yaratır. Örneğin kapalı, rutubetli, yağmurlu, rüzgârlı havalarda gerginlik, sıkıntı yaşanır ve insan kendini yorgun hisseder. Ayrıca mevsim dönüşleri, kıştan bahara, güzden kışa girilirken sıkıntı ve gerginlikler daha fazla artar, zaman zaman sebepsiz iç sıkıntılarının nedeni olabilir. Basınç ve iklim farkı fazla olan bölgeler arasında seyahat, biyolojik uyum sağlanıncaya kadar gerginlik yaratabilir.
3. İnsan tabiatı, aydınlık, ferah, açık, güzel manzaralı, sakin mekânlardan hoşlanır ve rahatlar. Dar, karanlık veya loş, nemli, kalabalık yerlerden hoşlanmaz. Oturulan evin, çalışılan mekânın taşıdığı özellikler, insanın ruh sağlığını da etkiler. Olumsuz özellikler insana gerginlik ve sıkıntı verir. Zamanla karamsar bir bakış kazandırır.
4. Doğal âfetler, insanın yaşama düzenini alt üst eden olaylardır. Bunlar yangın, sel, deprem, çığ, heyelan, yanardağların faal hale geçmesi gibi olaylardır. Bu olaylar çoğu zaman insanı ani ve hazırlıksız yakalar. Mal ve can kaybına neden olabilir. Böyle durumlarda yoğun bir stres yaşanır. Kaybedilenlere duyulan acıya, gelecek kaygısı da eklenir.
5. Çevre kirliliği, hava, su, gürültü kiniği ve katı atıkların yarattığı kirlil olarak belirtilebilir. Bu tür kirlilikler insanın varlığını tehdit eder. Norma! yaşarr, koşullarının, yetersiz yaşama koşullarına dönüşmesine neden olur. Hava ve kirliliği hem doğrudan hem dolaylı olarak hayatı etkiler. Sanayi artıklarının havay karışması solunum zorlukları ve hastalıkları yaratabileceği gibi asit yağmurları ola rak geri dönüşür, hem doğal yapıyı yok eder hem su kirliliğine yol açar? Atıklar sadece görüntü olarak kirlilik yaratmaz, kokuşma, çürüme, haşaratla yaşama ortamı hazırlaması bakımından da zararlıdır. Ayrıca havanın ve suyun kir lenmesîne de yol açar. Kısaca doğanın hangi şekilde olursa olsun kirlenme; insanın kendi yaşamını tehdit altına almaktadır. Bu bakımdan kirlilik hem anlı! hem de sürekli stres yaratır.
6. Hızlı değişen yaşam koşulları, önemli bîr çevre etkenidir. Araştırmalar hızlı değişen çevrelerde yaşayanların, setrese bağlı hastalıklara daha çok yaka landıklarmı göstermiştir. Hızlı yaşanan ve hızla değişen ortamlarda, yeterli uyurr zamanını yasayamadan yeni durumlarla karşılaşmak en belirgin stres ortamıdır Kent yaşamı buna örnek verilebilir. Durmadan değişen yaşam koşulları, neyin ne zaman en uygun olduğunu anlamayı ve uyum yapmayı güçleştirir.
7. Bazı iş türleri gerginlik yaratır. İşin yoğun olması, gürültülü ortamlarda çalışma zoaınluğu, aynı monoton işi sürekli olarak yapmak, işin psikolojik doyurr vermemesi, sürekli dikkatin aktif tutulma zorunluluğu gibi nedenler stres meyda na getirir. İnsan çalıştığı işinde varlığını göstermek, kendini kanıtlamak ister. Eğer bu koşulları bulamıyorsa, işini severek, benimseyerek yapmıyorsa, gergin, sıkıntılı, huzursuzdur.
8. Savaş ve geçirilen kazalar da zorlanma yaratır. Savaş sırasında toplumun güvenliği sarsılır. Savaşa katılanlar üzerinde olay farklı etkiler yapar. Aynı zamanda biribirine zıt duygular yaşanır. Bir an coşku duyan insan, aynı zamanda çöküntüyü de yaşar. Bir yandan topluluk bilinciyle kenetleniîirken, diğer yandan kaybedilenlerin acısı da birlikte yaşanır. Savaş sırasında yaşanılanlar, insanları ömür boyu etkiler. Savaş esirleri ile ilgili araştırmalar, esaret sırasında yaşanılan olumsuzlukların, hayat boyunca etkilerinin devam ettiğini göstermiştir.
Geçirilen kazalar öncelikle şok yaratırlar. Buna yakınların kaybı ve bedensel sakatlıklar da eklenince, yaşanan gerginliğin boyutlarını kavramak oldukça güçtür. Bunlar etkileri uzun süre devam eden, silinmeyen, zorlanma olaylarındandır.
Psikolojik stres nedenleri
Bu tür stres, psikolojik dengenin bozulmasının nedenidir. İnsanın kendinden kaynaklanan her türlü etkeni içerir. Bu etkenler üç grupta toplanabilir :
a- Düşünsel düzeyde oluşan streste, olaylara verilen anlamlar, yapılan yorumlar stres yaratır. Açık olmayan itadeler, birden fazla aniam içeren kelimeler, bireyin olayları yorumlama biçimi zihinsel tartışmalara neden olur. Böyle durumlarda açıkça konuşarak sorunu çözmek mümkündür.
b- İnsanlar, hayatları boyunca çeşitli dönemlerde yaşarlar ve bu dönemlerde belirli psikolojik yapılara girerler. Bu dönemlere bağlı olarak gerginlik, kaygı içinde olabilirler. Her dönemin kendine özgü düşünme, algılama, yorumlama biçimleri ve o dönemlerde gerçekleştirmek zorunda oldukları görev ve yükümlülükleri vardır. Ergenlikte çeşitli değişmeler içinde olan, gencin bedenine ve fizyolojik değişmelere uyum sağlamak, kimlik kazanma savaşı içinde olmak, toplumla bütünleşebilmek ve kişilik kazanmak çabasında olması gibi.
Yetişkin insan, genç kuşakla yaşlı kuşak arasında köprü durumundadır. Toplumun dinamik gücüdür. Bu dönem sorumluluk duygusunun en yoğun olarak yaşandığı dönemdir. Kişi, ayrıca aile ve iş çevresinde kendini kanıtlamak zorundadır.
Yaşlılık, sorunlarının çoğunu önceki dönemlerden getirir. Ayrıca bu yaşın kendine özgü sorunları da vardır. (Emeklilik, sağlık, geçim sıkıntısı, iletişim güçlüğü gibi) Yaşlı İnsan genellikle yalnızlık duygusu içindedir. Yakınlarının çoğunu kaybetmiştir. Ölümün yaklaştığı duygusunu yaşamaktadır. Ama tüm bu yaşadıkları ona bilge bir kişilik de kazandırmıştır.
c- Yaşam olaylarına bağlı zorlanma nedenleri arasında işsizlik, işten ayrılma, aileden birinin hastalığı veya ölümü, boşanma, taşınma, göç sayılabilir. Mevcut, alışılmış durumda sarsıcı bir değişikliğin olması stres nedenidir. Yeni duruma alışma, gerginliği azaltır. Yaşanan olayın durumuna göre zorlanmanın şiddeti ve süresi değişir.
Stres Çeşitleri
Stres, iyi stres ve kötü stres olarak ikiye ayrılır. Oysa stres sözcüğü sadece zararlı yanları çağrıştıran bir anlam yüklenmiştir.
(a) iyi Stres
Stres, cardı organizmaların yaşamlarını sürdürmeleri için gereklidir. İnsanın varlığını sürdürmesi, amacına ulaşması için çaba harcaması gerekir. Çaba harcama gücünü stres verir.
Aşırı şiddet ve yoğunlukta olmayan zorlanmalar;
• Yaşama enerjisi verir.
• Uyanıklık düzeyini yükseltir.
• Vücudun direnme gücünü artırır.
Selye, belirli ölçüler içinde, olumlu ve yararlı olan, insanın uyum sağlamasını kolaylaştıran strese “eustress” adını verir. Ona göre, aşın şiddette olmayan stres; organizmanın çalışması, davranışta bulunması ve gelişmesi için gereklidir.
Eseri üzerinde çalışan sanatçının stresi, iyi strestir. Stresten kaynaklanan yüksek uyanıklık, odaklasan dikkat, doğru işleyen düşünme süreci, yaratıcı ve kalıcı eserler vermeye yardımcıdır.
Stres sırasında organizmada fizyolojik değişmeler meydana gelir. Solunum, dolaşım gibi sistemler ve kalp faaliyetlerinde biribirlerine bağlı olarak artma görülür. Hızlı ve derin solunumla daha fazla oksijen alınır. Hızlanan kan dolaşımı ile bu oksijen bütün hücrelere süratle ulaşır ve yakılan oksijen daha kısa zamanda, daha fazla enerjinin açığa çıkmasının nedenidir.
Açığa çıkan fazla enerji, organizmanın uyanıklık düzeyini yükseltir. Bağlı olarak dikkat artar ve daha uzun süre odaklaşabilir. Bu durum öğrenme, düşünme, algılamada sürat ve başarı kazandırır. Yapılan bir araştırma, normal bir gerginlik içinde olan deneklerin verilen bir konunun öğrenilmesinde çok gergin ve gevşek olan deneklere göre daha başarılı olduklarını göstermiştir. Normal gerginlik daha hızlı düşünmeyi, sorunların çözümünde başarılı olmayı sağlar.
Diğer yandan böbreküstü bezlerince salgılanan stres hormonları (adrenalin, noradrenaün v.b) vücudu alarm durumuna getirir. Adeta bombardumandan önceki siren gibi organizmayı olaya karşı hazırlar ve daha dirençli hâle getirir. Bu sayede insan, karşılaştığı durumlarla daha kolay başedebilir.
Demek ki iyi stres insanı;
• Daha canlı ve dinamik hale getirir.
• Dikkatin uzun süre belli bir konuda odaklaşmasını sağlar.
• İnsanı, başarması güç işlerde başarılı kılabilir.
• İnsanın gizilgüç olarak getirdiği yeteneklerine gelişme imkânı sağlar. Zira insan zorlanmadıkça, güç işleri başarmak için çaba harcamaz.
• Tüm organizma, hızlı kan dolaşımıyla ve bol oksijenle adeta yıkanır, temizlenir.
İnsan hayatında biraz heyecan, biraz gerginlik olmasaydı amaca ulaşmanın zevkini, başarının hazzını da yaşayamazdı.
b) Kötü Stres
Zorlanmanın insan yaşamını güçleştirici bir anlam kazanmasında ve sorunlar yaratan bir biçime dönüşmesinde çağdaş yaşamın rolü büyüktür. Zararlı olan stres değil, aşırı şiddette ve uzun süre devam eden strestir. Buna kötü stres adı verilir.
Kötü stresin oluşmasında çevresel etkenlerin yanında bireysel etkenlerinde rolü çok önemlidir. Aynı türden olaylar, başka başka insanlarda farklı etkiler yaratır. Bunda elbette kişisel duyarlılık derecesinin, olaya ne derece önem verildiğinin, nasıl anlamlandırdığının etkisi büyüktür.
Öyleyse bireyin;
• Mizaç özelliklerinin,
• Algılama, öğrenme, problem çözme yeteneklerinin,
• Kazanılmış alışkanlıkların,
• Kişilik yapısının kötü streste önemli payı vardır.
Zararlı stresin özelliği nedir?
Kötü stresin ortaya çıkmasında rol oynayan nedenler şöyle sıralanabilir:
• Stresin süresinin uzun olması, organizmanın uzun zaman gerilim ve kaygı içinde kalmasına neden olur. Bu tür uzun süren olaylar stresi artırır ve organizmanın direncini kırar.
• Zorlanmaların çokluğu, üst üste gelen terslikler, art arda yaşanan gerginlikler stresi artırır.
• Olaylara bireyin verdiği anlam ve önem derecesi zorlanmayı artırır. Birey, olaya ne kadar çok önem veriyorsa, kaygı ve gerilimin şiddeti de o oranda tazla olur.
Aşırı zorlanma karşısında kalan insanda, fizyolojik ve psikolojik denge bozulur. Bu bozulma organizmanın bütün tepkilerine yaygınlaşır. Örneğin dikkat dağınıktır, düşüncede tutarsızlıklar ortaya çıkar, bireyin uyum yeteneği bozulur. Sonunda vücudun direnme gücü zayıflar, organizma bütün yaşama direncini kaybeder, çöküntüye düşer.
Kötü streste, zorlanma sebebi ortadan kalktıktan sonra da etkileri devam eder. Kazada herhangi bir organını kaybeden insan, iyileşmiş de olsa psikolojik gerginlik sürer. Durumu kabullenmesi uzun zaman atabilir. Bazen böyle onarılması güç durumlar, büyük yıkımlara sebep olur.
Strese gösterilen tepkiler
Stres fizyolojik ve psikolojik değişmelere neden olur. Strese gösterilen tepkiler bu değişmelere paralel olarak gelişir. Bu bakımdan tepkiler;
(a) Bedenin gösterdiği tepkiler,
(b) Zihnin gösterdiği tepkiler olarak ikiye ayrılır.
(a) Bedenin gösterdiği tepkiler,
stresin etki ve süresine göre değişir. Kısa süren zorlanmalarda anlık tepkiler, uzun süren veya tekrarlanan zorlanmalarda sürekli (kronik) tepkiler görülür.
Anlık tepkiler stres yaratan durumla karşılaşıldığı zaman gösterilir. Kişinin zorlanma ile başedebilme yeteneğini kendinde bulma gücüne göre tepkiler değişir. Savaşma veya kaçma tepkisi olarak ortaya çıkar, Eğer insan, zorlanmaya neden olan durumla mücadele gücünü kendinde bulursa, sorunu çözmek için doğrudan kurtulma çabasına girer. Bu savaşma çabasıdır; atılım, çekilme, uzlaşma şekillerinde görülür.
Atılımda engeli yıkma, yok etme, böylece amaca ulaşma çabası vardır. Saldırgan, yıkıcı, kırıcı tepkiler ortaya çıkabilir. Örneğin beğendiği amaca yönelik davranış bir kızı ailesinden isteyen delikanlıya,
ailenin kızı vermemesi bir engellenmedir. Bu durumda delikanlının aileyi ikna etmesi veya kızı kaçırması, atılım biçiminde bir tepkidir.
Çekilme, engelle karşılaşıldığı zaman yenilginin kabul edilerek mücadeleden vazgeçilmesidir. Yukarıdaki örnekte aile, kızı vermediği zaman vazgeçmek, çekilmek tepkisidir.
Uzlaşmada ise soruna yaklaşımda değişme vardır. Engellenen amacın yerine, yeni bir amaç konulur. Yine yukarıdaki örnekte ailenin kızlarını vermemesi halinde başka bir kıza talip olma, yeni bir amaca yönelme, bir uzlaşma tepkisidir.
Kaçma davranışı biçiminde ortaya çıkan savunmaya yönelik tepkilerde birey, sorunları doğrudan, olduğu gibi kabul ederek çözmeye yönelmez. Savunmaya yönelik tepkilerde;
• Sorunlardan kaçma, yokmuş , olmamış gibi davranma,
• Psikolojik çözülmeye karşı kendini koruma çabası vardır.
Strese gösterilen savunma tepkilerinde ya onarım mekanizmalarının ya da savunma mekanizmalarının etkileri görülür.
Onarım mekanizmaları, stres sebebi olan olayın ilk etkilerinin yarattığı gerilimden kurtularak direnç kazanmayı sağlar. Örneğin, birey olayları tekrar tekrar ayrıntılarıyla anlatarak veya ağlayarak stresin yarattığı gerginlikten kurtulur. Bu tür davranışlar, sorunu doğrudan doğruya çözmez ama bireyin gerilimini azaltarak organizmanın direnç kazanmasını sağlar.
Savunma mekanizmaları daha çok psikolojiktir. İnsanın psikolojik yanının gerilimden kurtulma çabasıdır, insan, hayal kırıklıkları karşısında kendini yetersiz hissedebilir. Bu durumda bunalıma girmemek, psikolojik çözülmeye karşı kendini korumak için bilinçsizce avunma yolları bulur. Bunlara savunma mekanizmaları denir. Burada kısaca değindiğimiz bu konu, strese “zihnin gösterdiği tepkiler” konusunda ayrıntılı olarak işlenecektir.