Fetüs ile ilgili Kromozoma Bağlı Bozukluklar

TRİZOMİLER
Patau Sendromu (TRİZOMİ13): Patau Sendromu’nda 13. kromozomdan üç tane vardır ve bu bozukluk canlı doğumların 10.000’de 1’inde görülür. Et­kilenen bebeklerin büyük çoğunluğu ha­milelik başında düşükle sonuçlanır ama yüzde 20 çarık olarak dünyaya gelir fakat birkaç gün içerisinde ölür. Kurtulan be­beklerde ciddi zihinsel özürler görülür. Mikrosefali, ciddi yüz anormallikleri, çok sayıda el ve ayak parmağı, Omfalosel ve Kalp ve Böbrek Bozuklukları hastalığın başlıca özellikleridir ve genellikle hamilelik sırasında yapılan ultrason ile teşhis edilir.

Edward Sendromu (TRİZOMİ 18): Edward Sendromu’nda 18. kromozom­dan üç tane vardır. Bu bozukluk canlı doğumların 7000’de 1’inde görülür. Fizik­sel malformasyonlar arasında rahim içi ge­lişme geriliği, çilek şeklinde kafa, kromozomunda meydana gelen ardan birkaç tanesi veya bir görülen kromozom bozukluğu ayrıntılı anlatılmaktadır. Roid pleksus kistleri, kalp ve böbrek bozuklukları, diyaf-ragmatik fıtık, omfalosel, ufak çene, kulakların normalden daha aşağıda olması, kısa organlar, yumru sıkıl­mış eller ve “rocker bottom” (beşik ayak) olarak bilinen yumru ayak tabanı yer al­maktadır ve hepsi 20. haftada yapılan ta­ramada görülebilir. Entegre tarama testi Edward Sendromlu bebek­lerin yüzde 60’tnın teşhis edilmesini sağla­maktadır. Ciddi zihinsel gerilik görülmesi normaldir ve bu bebekler doğumdan son­raki yıl içerisinde kaybedilir.

Triploidi (69XXY VEYA XYY): 23 kromozomdan ekstra bir seri daha ol­duğu durumlara triploidi denir, bir yu­murtanın birden fazla sperm tarafından döllenmesi veya döllenen yumurtanın bölünememesinden kaynaklanır. Hamilelik­lerin yaklaşık yüzde 2’sinde görülür ama bunlar genellikle düşükle sonuçlanır (Kro­mozoma bağlı düşüklerin yaklaşık yüzde 20’si triploidilerdir). Ek kromozom serisi babadan geldiği zaman embriyo gelişemez ama plasenta dokusu kontrolsüz bir şekilde hızla büyür, hamileliğin 20. hafta­dan sonra devam etmesi çok zordur. Ekstra kromozomlar anneden geldiğinde hamile­lik üçüncü üç aylık evreye kadar sürebilir. Plasenta normaldir ama fetüste ciddi asi­metrik gelişme geriliği vardır. Triploidi an­nelik yaşıyla ilgili değildir.

Translokasyon: Translokasyon, bir kromozomun parçası­nın diğer bir kromozomun sonuna eklen­mesiyle oluşur. Dengeli translokasyon taşıyan kişiler normal görünürler çünkü normal kromozom anormal olanı etkisiz hale getirir. Ama eğer bu kişi çocuk sahibi olursa üç ihtimal vardır: Bebeğin tüm kro­mozomları normal olur, dengeli translo­kasyon bebeğe geçer, veya düşüğe ya da bebekte ciddi anormalliklere neden olan dengesiz translokasyon oluşur. Translo-kasyonlar resiprokal veya Robertsonian şeklinde olabilir ve tekrarlanan düşüğünnedenlerinden biridir. Kişide anne baba­dan geçmemiş olan yeni translokasyonlar da oluşabilir.

kromozomCinsiyet Kromozomu Anomalileri:

Turner Sendromu (45X): Canlı doğumların 2500’ünde 1 görülür, iki X kromozomundan birinin eksik olması­dır. Bu kızların zekâları normaldir ama ge­lişmeleri ciddi şekilde etkilenir, âdet gör­mezler ve kısırdırlar. Diğer fiziksel belirtiler boynun kalın olması ve kubitus valgustur (Dirsek eklemlerinin dışa açılandığı şekil bozukluğu). Tek X kromozomu bulunan fetüsler genellikle düşükle sonuçlanır veya doğum öncesi tanıyla belirlenir. Ultrasonda yakalanan anormallikler araında kistik higroma (boynun arkasında sıvı dolu kese), Kardiyak Defekt, özellikle de aort koarktasyonu (daralması), Htdrops Fetalis ve at nalı böbrek bulunur. Turner Sendromu mozaik yapıda da olabilir, bu da kız çocuğunun iki farklı hücre sırası ol­duğu anlamına gelir – 46XX ve 45X. Eğer yumurta hücreleri normal bir kromozom serisine sahipse kısır olmayabilir.

Klinefelter Sendromu (47XXY): Erkeklerde fazladan bir X kromozomu varsa bu Klinefelter Sendromu olarak nitelendirilir ve canlı doğumların 1000’de 1’inde görülür. Yetişkin olduklarında, bu erkekler uzun boyludur, baş çapı daha kü­çük ve zekâları daha düşüktür ama zekâ özürlü olarak nitelendirilmezler. Klinefel­ter Sendromlu erkekler kısırdır ve bu kişilerde otoimmün hastalıklar, malignansi ve kardiyovasküler hastalıkların görülme oranı yüksektir.

ÜÇ X (47XXX): Fazladan bir X kromozomuna sahip ka­dınların doğurganlıkları normaldir ve zi­hinsel kapasiteleri çok çeşitlidir. Bazılarının zekâsı normalden düşüktür ama zihinsel özre nadir rasdanır. Bu bozukluk 1000 canlı doğumdan 1 ‘inde görülür.

x-yXYY Sendromu (47XYY): Bazı erkeklerde fazladan bir Y kromo­zomu bulunur. Görünüşleri, zihinsel ge­lişmeleri ve doğurganlıkları normaldir. Ye­tişkin olduklarında dil öğrenme ve okuma zorluğu, hiperaktivite, ani ve agresif dav­ranışlar görülebilir. Canlı doğumların 1000’de 1’inde görülür.

BASKIN GEÇİŞLİ (DOMİNANT) GENETİK BOZUKLUKLAR

Ailesel Hiperkolesterolemi: Çok yaygın bir genetik bozukluktur. Er­keler kadınlara oranla daha ciddi etkilenseler de ingiltere’de her 500 kişideri 1’inde görülmektedir. Kanda yüksek kolesterol oranı ve ana kan damarlarının daralması erken yaşta kalp krizine ve göz kapakları­nın etrafında yağ birikmesine neden olur. Ailesinde erken yaşta kalp hastalığı görü­len kişilerin bebeklerinin göbek kordo­nundan kan alınarak bebeğin doğumda yüksek kolesterol oranına sahip olup ol­madığına bakılır. Böylece doğumda teşhis konabilir ve hastalığın şiddetinin azaltıl­ması için yaşam tarzında önleyici önlemler alınabilir.

Huntington Hastalığı: Bu dominant geçişli hastalık 20.000’de 1 kişiyi etkiler ve orta yaşta karakter değişik­likleriyle başlayarak, kontrolsüz harekeder, agresif cinsel davranışlar ve bunamayla ilerler. Huntington hastalığı genetiktir, bu hastalığa sahip olan bir ebeveynin çocuk­larında görülme oranı yüzde 50’dir, hasta­lık asla jenerasyon adamaz. Hastalığa sahip kişiler ve aileleri genellikle ilk belirtileri saklamaya çakşır ama hasta rahatsızlığın ilerleyen aşamalarında karşılaşacağı so­runların farkındadır. Yakın zamanda yapı­lan bağlamı çalışmaları, anormal genin 4. kromozomda olduğunu göstermektedir ve koryon villus ömeklemesiyle alman nu­mune ile fetal DNA analizi yapılması doğum öncesinde doğru bir teşhis kon­masını ve hastalığın ilerleyişinin tahminini mümkün hale getirmektedir. Hastalığa sa­hip olan ailelerin genetik danışmanlık al­maları önemlidir.

ÇEKİNİK GEÇİŞLİ (RESESİF) GENETİK BOZUKLUKLAR
Tays – Sachs Hastalığı:
Aşkenaz Yahudiler ve Fransa kökenli Ka­nadalılarda yaygın olarak görülen ölümcül resesif bir bozukluktur. Heksozaminidaz A enziminin eksikliğinden kaynaklanır ve yağların beyindeki sinir hücrelerinde top­lanmasına neden olur. Hastalığın görül­düğü bebekler ilk bakışta normal gözüke­bilir ama altı ay içinde ilerleyici kas zayıflığı ve zihinsel yetersizlik görülmeye başlanır. Çocuk kör, sağır olur, yutkunamaz, 3 veya 5 yaşında ölmeden önce ciddi nöbeder ge­çirir. Hastalığı taşıyanlar hamilelik önce­sinde yapılan basit bir kan testiyle teşhis edilebilir. Eğer hem anne hem de baba taşıyıcıysa her hamileliklerinde bebekleri­nin hastalıklı olma oranı yüzde 25’tir. Teşhisi doğrulamak için amniyosentez veya koryon villus örneklemesi yapılması öne­rilebilir. Bu hastalığın tedavisi olmadığı için çifder genellikle hamileliği sonlandırmayı tercih eder.

Kistikfibroz: Bu, beyaz ırka mensup kişilerde, canlı doğumların 2500’de 1’inde görülen resesif genetik bir hastalıktır. Hastalık akciğer­lerde, sindirim sisteminde ve ter bezlerindeki salgıların çok yoğun ve yapışkan ol­masına neden olan sodyum pompası bozukluğu sonucu oluşmaktadır. Akciğer­lerde biriken mukus ciddi enfeksiyonlara neden olur, pankreas ve karaciğer de etki­lendiği için barsaklara giden sindirim en­zimlerinin normal akışı sağlanamaz. Eğer acilen hayat boyu sürecek olan enzim tak­viyeleri başlatılmazsa bu, yetersiz beslen­meye neden olur. Hastalığın şiddeti, ilk yıl içerisinde ölüm veya orta yaşta zayıf sağlık koşulları olarak değişiklik gösterir. Dü­zenli fizik tedavi, akciğer sorunlarını çöze­bilir. Kistik fibroz (KF) görülen erkekler, sperm taşıyan tüplerdeki (vas deferens) tı­kanıklık nedeniyle kısırdır, Her 22 beyaz kişiden birinin, 7. kro­mozomda bulunan ve KF’ye (AF508) ne­den en yaygın gen mutasyonunun taşıyıcısı olması, anne baba olmak isteyen kişilerin test edilmesini ve risk altındaki fetüsten alınan DNA örnekleriyle doğum öncesi teşhis konmasını mümkün hale getirmek­tedir. Ancak KF geninde çok farklı mutasyonlar olmaktadır ve günümüzdeki ta­rama teknikleri bu taşıyıcıların yalnızca yüzde 58’ini belirleyebilmektedir. KF taşıyıcılarını bulma işlemi genellikle, KF geçmişi olan kişilere, KF taşıyıcılarının eşle­rine, ultrasonda ekojenik barsak görülen bebeklerin ebeveynlerine ve sperm bağışı yapacak kişilere önerilmektedir. Taramaya giren ciltlerin ayrıntılı genetik danışmanlık almaları ve testin sınırlarını bilmeleri çok önemlidir.

Fenilketonüri (PKU): İngiltere’de 12.000 doğumda 1 görülen resesif genetik bir hastalıktır. Vücutta ge­rekli amino asit olan fenilalanini tirozine dönüştüren enzimin yetersiz olmasına ne­den olan bozuk bir genden kaynaklanır. Kan dolaşımında yüksek dozda fenilalanin birikmesi beynin gelişimi için zararlıdır. Doğumdan sonraki ilk haftalarda düşük fenilalanin içeren bir diyete başlanırsa geri dönüşümsüz beyin hasan ve öğrenme zor­lukları önlenebilir. Doğumdan altı gün sonra tüm bebekler PKU ya karşı test edi­lir.

Orak Hücreli Anemi ve Talasemi: Eğer Akdeniz veya Afrika kökenliyseniz, orak hücreli anemi veya talasemi  taşıyıcısı olup olmadığınızı belirle­mek için, size hemoglobin düzeyinizi ölç­mek amacıyla özel elektroforez testi yapı­lır. Eğer orak hücre taşıyorsanız, hamileliğin erken dönemlerinde eşinizin orak hücre durumu belirlenmelidir, çünkü bebeğiniz bu taşımacılığı iki kat alarak orak hücre hastalığına yakalanabilir. Bu da şiddetli kansızlık, enfeksiyon, ağrı ve so­nunda kalp ve böbrek yetmezliğine neden olur. Aynı şekilde eğer A veya B talasemi taşıyıcısıysanız eşinizin de test edilmesi ge­rekmektedir. Tam talasemili bir bebek, şid­detli anemi ve çeşitli organ yetmezliğine neden olan demir birikimi gibi sorunlarla karşılaşır. Eğer her iki ebeveyn de orak hücre taşıyıcısıysa, amniyosentez veya koriyon villus örneklemesi gibi invaziv bir test yaptırarak bebekte hastalık olup ol­madığına baktırabilirler. Her iki ebeveynin alfa veya beta talasemi taşıyıcısı olduğu durumlarda da doğum öncesi teşhise başvurulmaktadır.

CİNSİYETE BAĞLI GENETİK HASTALIKLAR:
Duchenne Kas Distrofisi (DMD): Cinsiyete bağlı görülen genetik hastalıkla­rın en yaygın olanıdır ve her 4000 erkekten 1’ini etkilemektedir. Oğlan çocuğu bebekken normal görünebilir ama 4 ve 10 yaş arasında, kaslardaki zayıflıktan dolayı yü­rüme yetisini kaybeder ve tekerlekli san­dalyeye mahkûm olur. DMD’nin kadın taşıyıcılarını belirlemek eskiden kreatinin kinaz adı verilen kas enziminin kandaki oranına bakılarak yapılırdı. Bu test her za­man doğru çıkmayabilir ve bu yüzden er­kek fetüs taşıyan ciltlerin hamileliği sonlandırmalan bile önerilebilirdi. DMD geni bulunmuştur. Ailelerin yaklaşık üçte iki­sinde X kromozomunun kısa kolunda bir parçanın olmadığı görülmüştür. Böylece birçok aile hamilelik öncesinde teşhis edi­lebilmektedir. Bebekte DMD olup olma­dığına bakmak için, hamilelik sırasında fe­rikten alınan DNA ile doğum öncesi teşhis yapılması da mümkündür.

Hemofili: X-geçişli resesif bozukluk, erkeklerin 10.000’de l’ini etkiler ve kanın yavaş pıh­tılaşmasına neden olan etkenlerden kay­naklanır, iki tür hemofili vardır. Yaygın olan hemofili A’da VIII faktörü düşük se­viyelerde bulunur. Hemofili B’deyse IX faktörü (Buna aynı zamanda Noel Hasta­lığı da denir) eksiktir. Her iki türün belir­tileri de hafif bir travma sonrasında yaralardan ve eklem, kas ve diğer dokuların içine olan uzamış kanamalardır. Hastalığın şiddeti kandaki pıhtılaşma faktörünün ne kadar az bulunduğuna bağlıdır. Günümüzde hemofili A ve B, eksik pıhtılaşma faktörlerini içeren plazma en­jeksiyonu veya nakli ve tıbbi yardımla te­davi edilebilmekte ve hastaların normal bir yaşam sürebilmesi için bir umut doğmaktadır. Bu durumda hangi tür he­mofili olduğunun saptanması çok önemli­dir. Taşıyıcı kadınlarda normal veya düşük seviyede pıhtılaşma faktörü olabileceği için DNA testi kullanılmadan yapılan tanılar sağlıksızdır. Günümüzde ailelerinde he­mofili görülen kadınlar hamile kalmadan önce doğru bir şekilde test edilebilmekte ve fetal DNA testi yapılarak hastakğın be­beğe geçip geçmediği saptanabilmektedir.

Kırılgan (Frajil) X Sendromu: Bu hastalık X-geçişli en yaygm zihinsel ge­rilik türüdür (her 1500 erkekten l’inde ve her 2500kadından l’inde görülür). Taşıyla kadınlarda zihinsel bozukluk değişkendir ama günümüzde DNA testiyle şüpheli Frajil X tanısı veya taşıyıcı statüsü doğru-lanabilmektedir. 200 kadından l’i gen mu-tasyonu taşıdığı için, ailelerinde zihinsel gerilik görülen kadınlar ve aileleri genetik danışmanlık almalıdır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler