Doğumdan Sonra İlk Altı Hafta’da Duygusal Toparlanma
Doğum sonrasında hormon seviyelerinde meydana gelen ani değişiklik duygularınızın dengesiz olmasına neden olabilir. Dolayısıyla eğer ilk gün ve haftalarda durup duruken ağlamaya başlarsanız şaşırmayın. Doğum yapmak çok büyük bir başarıdır ve çoğu kadın kendini fiziksel ve duygusal olarak çok yorgun hissetmektedir. Gerekli ve yeterli uykuyu alıp sakin ve rahat bir şekilde iyileşmek yerine, gece gündüz bebeğinizle ilgileneceksiniz. Tamamen size bağımlı olan bu minik insanın tüm sorumluluğunun üzerinizde olduğunu fark edersiniz. Bunlar, özellikle ilk kez anne olan kadınlar için güçlü ve başa çıkması zor duygulardır ve kendinizi hassas ve ağlamaklı hissetmenize neden olmaları hiç de şaşırtıcı değildir.
Beeğinizle İletişim Kurmak: Konuştuğum çoğu anne yeni doğan bebekleriyle iyi iletişim kurup kuramadıkları konusunda endişelenmektedir. Bebeğinizi tanımanın ve sevmenin öğrenilecek veya bilinecek doğru veya yanlış bir yolu olduğunu düşünmüyorum. Bazı kadınlar bebeklerini görür görmez koşulsuz bir şekilde bebeklerine âşık olurken, bazı kişiler doğum nedeniyle şoka girerek, anne baba olmaya alışmak için zamana ihtiyaç duyabilmektedir. Bu iletişim ve bağlanma sürecinin yavaş ilerlemesi, kişilerin kötü birer anne baba olacağı veya çocuklarına kötü davranacakları anlamına gelmez. Eğer bu durum sizin için de geçerliyse, lütfen kendinizi yetersiz veya suçlu hissetme hatasında bulunmayın. Kendinizi hazır hissettiğiniz zaman bebeğinizle iletişim kuracaksmızdır. Kendinize zaman zaman bunu hatırlatırsanız gereksiz endişe ve stresten kurtulabilirsiniz.
Doğum sonrasında görülen bir diğer sorun da kadınların eve gider gitmez “hayali bir mükemmelliğe” ulaşma çabası içinde olması ve bunun mümkün olmadığını gördüklerinde kendilerini mutsuz ve kızgın hissetmeleridir. Yeni hayatınız biraz belirsiz olacaktır. Minik bebekler günlük işlerin nasıl yapılmasını istediğinize ayak uydurmakta pek de başarılı değildir ve sizin bazı tavizlerde bulunmaya alışmanız için biraz zaman gerekmektedir.
Doğum Hüznü: Bebeklerin ihtiyaçları sonsuz ve bazen bıktırıcıdır. Birçok kadın, özellikle de ilk kez anne olanlar, kendilerini kucaklarında bir bebekle kalakalmış olarak bulabilirler. Eskiden kadınlar doğum yaptıklarında (ve ilerleyen yıllarda) etraflarında onlara yardım edecek kalabalık aile bireyleri vardı. Günümüzde kadınlar daha yalnızlar ve birkaç arkadaş edinene kadar her şeyi kendileri yapmak zorundalar.
Bebeklerinin doğumunu takip eden haftalarda kadınların çoğu “doğum -bebek hüznü” tabir edilen duyguyu yaşamaktadır. Genellikle doğumdan sonraki dördüncü veya beşinci günde, sütünüz gelmeye başladığı sıralarda kendinizi fiziksel olarak rahatsız hissettiğiniz süreçte ortaya çıkar. Doğum sonrası sürece ne kadar hazırlıklı girerseniz girin veya bu konuda ne kadar uyarı almış olursanız olun, doğum hüznü sizi beklenmedik bir anınızda vuracaktır. Sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğiniz için sevinçli ve mutlu hissetmeniz gerektiğini düşünürken bir anda kendinizi açıklanamaz ve önlenemez bir şekilde ağlarken bulabilirsiniz. Çoğu kadın için en rahatsız edici olay bu beklenmedik duygu patlaması karşısında kendilerini güçsüz hissetmeleridir.
Doğum hüznü dönemi genellikle birkaç hafta içerisinde kendiliğinden geçer. Fiziksel olarak toparlarsınız: Hormon seviyeleriniz düzene girer, bebek bakımını ve her şeyle yalnız başınıza başa çıkmamanın yollarını öğrenirsiniz. Yine de bazı anneler için bu hafif depresif duygular geçmez ve doğum sonrası depresyona neden olabilir.
Doğum Sonrası Depresyonu: Doğum sonrası depresyonu (DSD) yaşayan kadınların tam sayısını belirlemek her zaman zor olmuştur. Sorduğunuz kişiye bağlı olarak, kadınların yüzde 5 ila yüzde 20’sinin ilk yıl içerisinde depresyona girdiği cevabını alabilirsiniz. Bu belirsizlik, kadınların duygularından utandıkları için bunu kabullenip yardım almaya yanaşmamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca aileleri, arkadaşları, doktorları veya ebeler de doğum hüznünün ciddi bir soruna dönüştüğünü fark edemeyebilirler. Doğum sonrası depresyonu bir hastalıktır ve kendinizi iyi hissetmediğinizde, yaşadığınız sorunlara objektif bir şekilde yaklaşmanız zordur. Doğum sonrası depresyonunun bulguları 6. haftada yapılan doğum sonrası kontrollere kadar ortaya çıkmayabilir ve doğumdan sonraki bir yıl içerisinde her an görülebilir. DSD sadece birkaç hafta süren kısa ömürlü bir sorun olabilir ama eğer teşhis konmaz ve tedavisi yapılmazsa daha uzun sürerek çok yıpratıcı olabilir. Doğumları sırasında komplikasyon yaşayan veya çoklu doğum yapan kadınlarda DSD görülme olasılığı daha fazladır, ikiz veya üçüz annelerinde genellikle teşhis koymada geç kalınmaktadır çünkü görülen bulguların, anneyi akıntılı ve zorlu bir hayat beklemesi sebebiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Doğum sonrası depresyonun hafif olduğu vakalarda, tedavi, annenin etrafındaki kişilerden hem duygusal hem de pratik açıdan destek görmesiyle mümkün olabilir. Ama ağır geçiren kişilerin antidepresan (bu ilaçlar emzirirken alması gerekmektedir. İlaçların yanı sıra danışmanlık ve psikoterapi de tedavide büyük rol oynamaktadır. Doğum sonrası depresyonun nedenleri bilinmemektedir. Doğum sonrasındaki hormonal değişiklikler önemli bir rol oynasa da, bu değişikliklerin bazı kadınları daha az etkilerken bazılarını aşırı derecede etkilemesi, diğer çevresel ve genetik faktörlerin de depresyonu tetiklediğini göstermektedir. Geçmişte depresyon yaşamış kişilerin doğum sonrası depresyon yaşaması daha olasıdır. Daha önceki doğumların ardından depresyona giren kadınların dörtte birinde depresyon, sonraki doğumlarda da tekrarlamaktadır. Doğrudan bir etkisi olmasa da doğum sonrasında tiroit bozuklukları çok yaygındır ve bu bozukluğun bulguları depresyonunkilere çok benzemektedir. Doğum sonrasında aşırı derecede bitkin veya hiperaktif olan kadınların tiroit testi yaptırmaları faydalı olacaktır.
Lohusalık Psikozu: Bu akut psikotik hastalık, doğum sonrası depresyondan farklıdır, çünkü genellikle doğumdan iki hafta sonra şizofreni veya manik depresiflik bulgularıyla ortaya çıkar. Bu hastalığın her 500 kadından l’ini etkilediği düşünülmektedir, ama eğer daha önce bir nöbet görülmüşse tekrar görülme oranı yüzde 25 ila 50 gibi yüksek bir rakamdır. Bazen anneler intihar veya bebeğe zarar verme eğiliminde olabilir. Bu kişilerin hastaneye yatırılarak güvenli bir şekilde bakılmaları gerekmektedir.