AİDS NEDİR ?
“AIDS”, (Akkiz İmmün Yetmezlik Sendromu) HIV (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü) adı verilen bir virüsün neden olduğu, vücudun savunma gücünü zayıflatıp yıkan ve normal koşullarda tedavi edilebilen hastalıkların, savunma gücü yetersiz kaldığından tedavi edilemediği bir hastalıktır.
HIV/AIDS hastalığı ilk defa 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Haiti’den gelen göçmenlerde tanımlanmıştır. HIV/AIDS hastalığı sadece erişkinleri değil, bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi tehdit edebilen, henüz tam kür sağlayabilecek tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalıktır.
HIV/AIDS az sayıda ve homoseksüel erkek grubunda görülmesi nedeni ile 1980’li yıllarda fazla ilgi çekmemiştir. Ne zaman ki biseksüel (cinsel tercihi hem kendi cinsi, hem karşı cins olanlar) erkekler aracılığı ile kadınlara ve enfekte hamile kadınlardan da bebeklere geçmesi ile tüm dünyanın odak noktası haline gelmiştir.
Bulaşma Yolları
HIV sadece üç yolla bulaşabilmektedir. Bu yollar;
1. Cinsel temas ile: HIV korunmasız yapılan her türlü cinsel temasla (homoseksüel cinsel temas, heteroseksüel cinsel temas, vajinal, oral, anal) bulaşabilmektedir. Kanla veya cinsel salgılarla temasa neden olabilecek her türlü cinsel aktivitede bulaşma riski bulunmaktadır. Tek bir cinsel temas virüsün bulaşması için yeterli olabilmektedir. Cinsel temas sayısı arttıkça bulaşma olasılığı da orantılı olarak artmaktadır.
2. Kan ve kan ürünleri ile: Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeni ile HIV virüsünü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabilmektedir. Ülkemizde 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerine ELISA yöntemi ile test yapıldıktan sonra hastaya verilmektedir. Bu nedenle 1987 yılından beri kan ve kan ürünleri ile olan bulaşma azalmıştır. Ancak hastalığın ortalama 3 ay süren pencere döneminin olması ve acil durumlarda test yapılmadan kan ve kan ürünlerinin kullanılabilmesi az da olsa bu yolla geçiş olabileceğini göstermektedir. Bu oran 1/36, 000-1/225, 000 olarak bildirilmektedir.
Kan transfüzyonu yolu ile HIV enfeksiyonu kadınlar arasında erkeklere göre daha sık görülmektedir. Bunun nedeni de kansızlık, gebelik, doğum komplikasyonları gibi sebeplerle kadınlara daha sık kan transfüzyonunun uygulanmasıdır.
3. Anneden bebeğe bulaşma: HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilmektedir. Bu oran % 20-30’dur.
Bulaşmadığı Durumlar
HIV birçok vücut sıvısında bulunmasına rağmen sadece kan, erkek ve kadının cinsel salgıları ile bulaşabilmektedir. Dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı saunayı, havuzu, banyoyu, tuvaleti paylaşmak, sivrisinek, böcek, arı sokması ile, giysilerin ortak kullanımı ile, telefon kulaklığı ile, gözyaşı, ter ile HIV bulaşmamaktadır.
Belirtileri
Hastalık virüs alındıktan sonra farklı evrelerde farklı klinik bulgularla seyretmektedir. Kişinin bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalık olduğu için her çeşit hastalık klinik olarak görülebilmektedir. Tanı konulabilmesi klinik bulgularla değil, HIV’e karşı vücutta oluşan antikorların tespit edilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Tanı
ELISA yöntemi ile yapılan test HIV enfeksiyonu tanısında, taramasında ucuz olması, standardize edilmiş bir yöntem olması, güvenilirliğinin yüksek olması ve çabuk sonuç vermesi yönünden en fazla kullanılan bir yöntemdir. Yalancı pozitif sonuçların varlığı nedeni ile pozitif sonuç çıkarsa ELISA yöntemi ile testin tekrar yapılması ve sonucun “Western blot” testi ile doğrulanmasının yapılması gerekmektedir. Western blot testi pozitif ELISA testlerini doğrulamak için uygulanmaktadır. ELISA yöntemi ile yapılan testten daha pahalı ve daha uzun sürede yapılabilen bir testtir. Testin özgüllüğü ve duyarlılığı çok yüksektir.
Tedavi
Son yıllarda geliştirilen ilaçlarla tedavide ciddi adımlar atılmış olup tedavide kullanılan iki önemli grup ilaç vardır. Bu gruptan değişik üyelerin bir arada kullanılması ile bugün artık virüsün kandaki miktarını azaltmak, hastaların yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak mümkün olabilmektedir. Ancak, tedavide kullanılan ilaçların ciddi yan etkileri vardır, uygulanan şemalar komplekstir ve en önemlisi tedavinin uygunsuz yapılması direnç gelişimine neden olmaktadır. Bütün bu nedenlerden ötürü hem tedavi öncesinde hem de tedavi sırasında hasta eğitimine önem verilmeli, hastalar tedavileri konusunda bilgilendirilmelidir.
Aşı çalışmaları için araştırmalar devam etmekte olup, henüz HIV/AIDS hastalığının aşısı bulunmamıştır.
KORUNMA YOLLARI
1. Cinsel Yolla Bulaşmaya Karşı Korunma: cinsel aktiviteden tamamen kaçınarak veya tek eşe sadık kalarak HIV enfeksiyonunun bulaşması önlenebilmektedir. Cinsel temas sırasında kondom kullanılmasının koruyuculuğu, kondomun lateks olması, doğru ve devamlı kullanılması, yırtık veya delik olmaması, son kullanma tarihinin geçmemesi kaydıyla ispatlanmıştır.
2. Kan Ve Kan Ürünleri İle Bulaşmaya Karşı Korunma: 1987 Yılında HIV’e karşı vücutta gelişen antikorları tespit edebilmek için geliştirilen testlerin bulunmasından sonra her kan ve kan ürününe hastaya verilmeden önce HIV yönünden tarama yapılmaktadır. Bu bir yasal zorunluluk olup, 1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerinin anlatılması bu grup hastalarda HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.
3. Anneden Bebeğe Geçiş İçin Korunma: Anneden Bebeğe Geçişte Önemli Olan HIV Prevalansı Yüksek Olan Bölgelerde Doğurganlık Yaşındaki Ve HIV Enfeksiyon Riski Belirlenmiş Olan Kadınlara Hastalığın Tüm Bulaşma Yollarını Öğretebilmektedir. Eğer Kadın HIV Pozitif İse Doğum Kontrol Yöntemleri Öğretilmeye Çalışılmaktadır. Buna Rağmen Gebe Kalan HIV Pozitif Kadınlara Erken Dönemde Kürtaj Yapılması Pek Çok Ülke Tarafından Kabul Edilmektedir. Eğer Anne Adayı Bebeği Doğurmakta Israrlı İse Gebeliğin Son Döneminde Anneye, Doğumdan Sonra Da Bebeğe Tedavi Başlanmaktadır.
Anne Sütü İle Virüsün Geçişi Gösterildiğinden Annenin Bebeği Emzirmemesi Önerilmektedir.